Sigaralı ya da sigarasız...

Bugün sigarayı bırakalı tam 15 yıl oldu. "Yılları saydığına göre halen beyninde bırakamamışsın" diyenleriniz olabilir ama öyle değil. Ajandama not aldığım için her yıl hatırlatıyor.

Evet, kabul etmek gerekir ki benim için çok zor bir süreçti. Hele ilk altı ay, çok sevdiğim bir yakınımı kaybetmiş olmanın acısına eşdeğer bir yoksunluk hali idi. İkinci altı ay da bir yas süreci idi. İkinci yıl keyif, acı ve öfke anlarımda tüm albenisi ile yanıma sokulmaya çalıştı ama asla yüz vermedim. Sonra sonra o benden umudunu kesti ben de ona hiç istek duymadım. Geriye buruk ve tatlı bir anı olarak kaldı.

Yaşıtlarıma göre sigaraya biraz geç başladım ama yaklaşık yirmi yıl günde bir paket içtim. Öyle sokakta yürürken, ayak üstü falan beni sigara içerken gören olmamıştır. Hatta bazı tanıdıklar sigara içtiğimi görünce "sen de mi sigara içiyorsun?" diye hayretlerini gizleyemezler; ben de onlara "Ben gizli içiciyim" diye cevap verirdim.

Dediğim gibi sigaraya saygım büyüktü; onu aç karnına ya da olur olmaz her yerde zırt pırt içmezdim. Mutlaka bir yerde oturmam, çayım, kahvem, suyum yanımda; keyifle, sindire sindire içmem gerekirdi. Bazen ofiste yoğun çalışma ortamında farkına varmadan peş peşe içip kül tablasının dolduğunu fark edince mahcup olur, elimdeki işi bırakır, koltuğuma yaslanır ve özür mahiyetinde sindire sindire özel olarak bir kez daha içerdim.

Başlarda "içiyorum ama istediğim zaman bırakabilirim. İrade ve güç bende nasıl olsa" tarzında bir özgüvenim vardı. Sonra sonra bu meretin bedenime, kanıma, beynime usul usul sinsice sızmış ve irademi esir almış olduğunu fark ettim.

Oldum olası baskı ve dayatmalara karşı alerjim vardır. Bırakmak için türlü yol ve yöntemler denedim ama hepsi bir süre sonra mağlubiyetimle sonuçlandı. İşte bu noktada sigara artık dostum olmaktan çıktı ve irademi ve özgürlüğümü kendisinden kurtarmam gereken bir düşmana dönüştü. İşte böyle bir motivasyon anında 20 Ağustos 2009 tarihinde sigarayı bir daha asla içmemek üzere bıraktım. Tam 15 yıldır da hiç içmedim.

Yas dönemi bittikten sonra fark ettim ki sigara, hayat ile arama flu bir perde çekmiş ve ben o perdenin ardından bakmışım dünyaya. Önce tad ve koku alma duyularım yerine geldi. Sonra ciğerlerime ve hücrelerime bol bol oksijen gitmeye başladı. Fizyolojik olarak dinçleştim. Sabahları daha erken ve dinlenmiş olarak uyanmaya başladım. Hayat enerjim yükseldi. Fizik ve zihin dünyam berraklaştı. 

Sigara içenlere halen saygıda kusur etmem ama evimde, ofisimde ve arabamda kesinlikle içirmem. Gerekirse onlara uygun bir ortam hazırlarım. Kimseye de ben bıraktım, siz de bırakın, şöyle zararlı, böyle kötü gibi kafa ütüleyici boş lakırdılarda bulunmadım.

Biliyorum ki içenlerin yüzde doksan dokuzu bu illetten hoşnut değil, zararlarının bilincinde ama bırakmak için "uygun zamanı ve şartları" kolluyorlar. Umarım o zaman ve şartlar en kısa zamanda oluşur.

Pandemi döneminde bir akciğer filmi çektirmiştim. Doktor, "sigara içiyor musun?" diye sorduğunda, "bırakalı on yılı geçti" dedim. O da "ciğerlerinde hala izleri gözüküyor" dedi. Diyeceğim o ki yaş ilerledikçe sigaranın insan vücudunda oluşturduğu hasarın telafisi güç ya da imkansız bir hale geliyor. En iyisi metabolizma henüz genç ve güçlü iken bırakarak, tahribatı mümkün olduğunca minimize etmek...

Sigaralı ya da sigarasız, hepinize sağlıklı bir ömür dilerim.

20.08.2024
Mehmet BİÇER