Saraçhane Üzerine Birkaç Not
Toplantı ve gösteri yürüyüşü, düşünce ve ifade özgürlüğünün ayrılmaz bir parçası, demokratik ve Anayasal bir haktır.
Bu çerçevede Devletin asli görevlerinden birisi toplantı ve gösteri yürüyüşü yapan halkın güvenliği sağlamaktır. Devletin bir diğer görevi de bu hakkın kullanımını sabote etmek isteyen kriminal oluşumlara, ajan provokatör tiplere, yasa dışı örgütlere fırsat vermemek; başta can ve mal güvenliği olmak üzere, kamu düzenini, kişi hak ve özgürlüklerini korumaktır.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapan insanları sanki devlete, polise, askere baş kaldıran asiler gibi göstermek; toplumu devlet, asker, polis taraftarları ve karşıtları diye ayrıştırmak en basit tanımı ile provokatörlüktür. Asker de polis de bu milletin evladıdır. Sorun, ya güvenlik güçlerine kanunsuz emir ve talimat verenlerden ya da halk ile güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeye çalışan ajan provokatörlerden kaynaklanmaktadır.
Tarihi tecrübeler göstermiştir ki halkın haklı tepkilerinden ve toplumsal eylemlerinden korkan otoriter yönetimler, bu eylemleri hızla itibarsızlaştırmaya ve kriminalize etmeye çalışırlar. Birtakım marjinal kriminal tipler, yasa dışı suç örgütleri ve ajan provokatörler, yasal eylemlerin içine sızarak, eylemleri sabote ederler. Böylece otoriter yönetimlere de bu eylemleri dozu gittikçe artırılan şiddet yöntemleri ile bastırma olanağı sağlanır. Böylece otoritenin uyguladığı şiddet ve hukuksuzluklar ve insan hakkı ihlalleri göreceli olarak "meşruiyet" kazanır.
Şu husus unutulmamalıdır ki Anayasal bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşü, hiç kimseye kamu düzenini bozma, kamu malına, kutsal mekanlara zarar verme, sivil insanların ya da güvenlik güçlerinin can ve mal güvenliğini tehlikeye atma hakkı vermez.
Anayasal bir hak arayışı başkalarının onuruna, şerefine, namusuna ailesine, annesine, eşine, çocuklarına doğrudan ya da dolaylı olarak sövme, hakaret etme hakkı da vermez. Bu bağlamda gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın merhum annesine doğrudan, gerekse Ekrem İmamoğlu'nun eşine ima yollu yapılan hakaretleri şiddetle lanetliyorum.
Öte yandan, yüzbinlerce insanın hiçbir baskı, zorlama olmaksızın, gönüllü olarak bir araya gelip, demokratik itiraz ve taleplerini dilledirmelerine ancak saygı duyulur. Saygı duyma yeteneği yoksa da en azından tahammül edilir.
Üç beş ajan provokatörün, üç beş kendini bilmezin yasa dışı, ahlak dışı söz ve eylemleri ise demokratik tepkilerini, itiraz ve taleplerini ifade etmek için meydanlarda toplanan yüzbinlerce insana asla yüklenemez. Devletin güvenlik güçleri ve istihbaratı, bu kriminal tipleri ve oluşumları hızla tespit edip gerekli yasal işlemleri başlatmalıdır. Böylece meydanlarda toplanan yüzbinlerce masum insan da töhmet altında kalmaktan korunmalıdır.
Sonuç olarak; toplantı ve gösteri yürüyüşü, düşünce ve ifade özgürlüğü insanların ve toplumların ekmek, su ve hava kadar hayati önemde, vazgeçilmez demokratik haklarıdır. Bu hakların hukuka aykırı yol ve yöntemlerle bastırılması, engellenmesi, provoke edilmesi asla kabul edilemez.
Öte yandan, bu hakların kullanılması kamu düzenine, başkalarının can ve mal güvenliğine, kişilik haklarına, onur ve şereflerine saldırı hakkını da kimseye vermez.
Toplumsal sağduyuyu kaybetmeksizin, demokratik haklarımızdan ödün vermeksizin, başkalarının haklarına, düşüncelerine saygı duyarak, özgürlük, barış ve adalet ortak paydasında bir arada yaşama kültürünü inşa etmek ve yaşatmak başta iktidar ve muhalefet olmak üzere bu ülkenin her bir ferdinin ortak amacı, görevi ve sorumluluğunda olmalıdır. Unutmayalım ki başka Türkiye yok!
Mehmet BİÇER
25 Mart 2025