DUYGULARIN MANTIĞI YOKTUR "ANLAMI" VARDIR 

Hayatta her şeyi mantık gözlüğüyle bakıp anlayamazsınız. Özellikle de duyguları ve davranışlarınızı. Çünkü duyguların mantığı olmaz, " ANLAMI" olur. Ve bu anlamları anlamadan hiçbir şeyi çözemezsiniz. Bu anlamlar bilinçdışı otomatik şekillenir zihnimizin arka planında. Hayatı ve olayları öyle değerlendirir o çerçeveye oturturuz. 

Örneğin beni görmezden gelmesinin anlamı kimine göre ukelalık, kabalık iken kimine göre "Ben zaten değersiz biriyim"  olabilir. Eğer ikinci anlam oluşuyor ise zihninizde o olayın içinden çıkmanız çok çok zor olacaktır. Bu anlam sizi mahvedecek girdiğiniz girdapta boğulacaksınızdır. Eğer anladıklarınızı sorgulamaz bunlara inanmaya devam ederseniz  hayatta hiçbir sorunu alamazsınız.

Duygular beynimizin orta ve arka bölümünü kapsayan limbik sistemin işleyişinde çalışır. Beynimizin ön bölgesi (frontal lobe) bilinç, mantık, anlam, düşünme, bağlantı kurma, karar verme merkeziyken orta ve arka beyinde duygular yönetilir. İnsan hayatın içinde düşünerek değil bilinçdışı hareket eder, neyle karşılaşırsa ona otomatik reaksiyon geliştirir. Düşünce çoğu zaman sonradan devreye girer, Neden yaptım?, diye sorgular insan ya da  Neden böyle oldu? 

İşte bu yüzden duyguların mantığı yoktur. 

Hissettğimiz acılar, kaygılar, korkular, öfkeler bu yüzden kimine göre çok basit, anlamsız gelebilir. Takma bu kadar kafana, der geçeriz ancak onun beyninin içindeki fırtınadan bi haberiz. 

İnsan çoğu zaman çözümden ziyade anlaşılmak ister sadece anlaşılmak. Duyguları anlamak için mantık kullanarak değil empati kurarak yani onun hisleriyle senkronize olarak hareket edebiliriz. Bunu hayvanlar çok güzel sağlar biliyor musunuz? Evcil hayvanınız varsa bilirsiniz, sizin ruh halinizi çok iyi anlar ve eşlik ederler size.

Özellikle yas, kayıp gibi problemlerde insanların yaşadığı yasa sadece eşlik etmeniz onlar için en büyük ödül olacaktır. Yorum yapmadan, öğüt vermeden, yargılamadan ve sırf merak ettiğiniz için sorular sormadan. İnsan içinde bulunduğu durumda acizdir, bildiklerinizin bir ehemmiyeti yoktur. Acı, kaygı, öfke içindeyken ihtiyaç olunan tek şey anlaşılmaktır, " Buna mı takıyosun ya, amma abartıyosun " gibi ifadelerle yargılanmak değil.

Bir şeyin önemli olup olmadığını olayın küçüklüğü ya da basitliği değil " anlamı" belirler. Beni yıkan, kahreden, acıtan çok basit bir şey hayatımın kırılma noktası olabilir. Ve bu durum sadece saygıyı hak eder, anlamasalar bile. Anlamadığını yargılamak işin en basit düzeyidir. 

"Saçma" olarak nitelendirilendirdiğimiz çoğu şey bilinçdışımızda çok derin anlamların karşılığıdır. Bu yüzden saçma saydığınız şeyleri bastırıp yok saymayın, dikkate alın, size kendinizle ilgili çok şey söyleyecektir.

Bazı insanların zihninde iki buton vardır: Önemli ve Önemsiz butonu. Olayları değerlendirirken buna göre değerlendirirler. Onlara göre önemliyse olay değerlendirir, değilse dinlemezler bile. Bu son derece sığ bir bakış açısıdır. Bu sığ bakış açısından kurtulmak için duygularımızı anlamamız çok önemlidir. Ne hissettiğinin nasıl hissettiğinin farkında olmak insanı bilinç olarak zenginleştirir, içgörü oluşturur. İçgörüsü gelişmiş bireyler olayları daha sağlıklı değerlendirir ve sonuç çıkarırlar. 

Son olarak "Anlam" dır hayatta asıl belirleyici olan mantıktan ziyade. Bu anlamlar paylaşılıp anlaşıldıkça çözümlenir sorunlar, gelişir ilişkiler. Anlamlarımızı paylaşmaz içimizde tutarsak kurgulamaya başlarız ve objektif gerçeklikten giderek uzaklaşır kendi gerçekliğimizi tasavvur etmeye başlar ve ona inanırız. İnsan gördüğüne inanmaz, inandığını görür hayatta. 

Gerçek özgürlük , kendi anlamlarımızın parmaklıklarından çıkabilmekle mümkündür. 

Çaresizlik dediğimiz şey ise kişinin kendi anlamalarına hapsolmasıdır.

Sağlıcakla kalın...

Fatma Çalışkan