40 YAŞ ERGENLİĞİ

" Bizim zamanımızda ergenlik mi vardı, nerden çıktı bu ergenlik " demeyin

Zira 11 - 12 yaşlarında yaşamaya başlıyorsa çocuğunuz ergenliğini sevinin,

Yoksa yaşayamaynların ergenliği 35-40 larda ortaya çıkıyor.

Ergenlik her insanın yaşadığı biyolojik bir süreç, fiziksel değişimlerin oluştuğu ve buna paralel de psikolojik süreçlerin değiştiği her insanın fıtratında bulunan doğal bir süreç.

Ancak 1980 ler ve öncesindeki jenerasyonda evlilik yaşı 15-16 gibi olduğu için ergenliği yaşamadan evliliği yaşayıp " ebeveyn" olunca insanlar, " bizim zamanımızda ergenlik mi vardı" diyorlar.

Vardı da siz anlayamadınız çünkü ergen olacakken ebeveyn oldunuz. Olay bu.

Ergenlikte insan hem biyolojik hem psikolojik farklılıklar yaşar ve kendini tanıma ile sorgulamalar başlar. Hem kendini, hem etrafındaki insanları, hem de hayatı sorgular. Kimlik ve kişilik bunalımları yaşar. Bu kargaşa o kişinin ya içe kapanmasına ya da aşırı tepkiselleşip dışa vurmasına sebep olur. Yaklaşık 10 yıl süren ergenlik dönemi yavaş yavaş kişinin kendi içinde bir şeyleri oturtmasıyla atlatılır. Ancak bu süreç herkeste sağlıklı ilerlemeyebilir. Zamanında yaşanmayan bastırılan duygular ilerleyen süreçte kendine zemin bulduğu yerde patlak vermeye başlar.

İşte patlak vurduğu bu yer genellikle " evlilik" olur. Zira insan evlilik sürecine geçmişten getirdiklerini yükler, yani kendi çocukluğundan aktarılanları. Kendi ailesinden ne gördü neye maruz kaldı ise bunu eşine ve çocuklarına aktarır.

Evlilik bireylerin önce kendi kişisel sorumluluğunu aldığı sonra da eşinin ve çocuklarının sorumluluğunu kısmen alacağı uzun bir yolculuktur. Sorumluluk alamayan insanların kesinlikle altından kalkabileceği bir kurum değildir.

Aile olmak bütün içinde anlam bulmaktır. Oysa şimdi anlamı ve özgürlüğü

"Bireysellik" üzerine inşa eden bir anlayış hakim. Maalesef...

Bu anlayış dolayısıyla evlilikler parçalanmakta yuvalar yıkılmaktadır. Kimse kimsenin kahrını çekmek istemiyor. Kimse sorumluluk almak istemiyor, insanlar kendi yaptıkları davranışların sorumluluğunu bile karşıdakine yıkıyor "senin yüzünden" diyerek. Bu da süreç içinde hiçbir şeyin değişmeden kısır döngü içinde devam etmesine neden oluyor.

İyileşmek, sorumluluğun karşılıklı alınarak sorunların üstü örtülmeden zaman içerisine yayılarak, bazen konuşarak bazen de susarak davranış diliyle konuşarak ama asla suçlamadan, şikayetlenmeyip söylenmeden ele alınmasıyla mümkündür.

Tabi niyeti iyileşmek olana..

Psikoterapist Fatma Çalışkan