Evlilik' te eşler neden anlaşamaz? Severek evlense de, evlenmeden önce yıllarca görüşse de neden sonrasında anlaşmazlıklar oluşur?
Bunun birçok farklı nedeni olmakla beraber bilinmesi gereken en önemli nedenlerinden biri eşlerin (kadın ve erkeğin) beyin sisteminin farklı çalışmasıdır.
Evlilikte kadınların beyin yapısı " Ya olmazsa ", " Mutlaka olmalı" üzerine kurulu iken erkeklerin sistemi " Zamanla nasıl olsa olur" ," Olsa da olur olmasa da olur" ile çalıştığı için eşler birbirini anlayamamakta ve taraflardan biri sorunun nerden çıktığını anlayamayıp, ne gerek var derken; diğeri o sorunun içinde kaybolmaktadır. Sorunun içinde kaybolan taraf her şeyi kontrol edebilme endişesi içerisinde çözüme odaklanır, sorunun üstüne giderken; diğer taraf sorunu görmezden gelip üstünü örtmeyi tercih edebilmektedir. Sorunun üstünü örtmeye çalışan tarafın tek isteği ise "aman sorun çıkmasın" beklentisidir. Ayrıca çıkan sorunlar ona göre oldukça gereksiz ve abartılmaktadır. Dolayısıyla yaşanan küçücük sorunlar birikerek zamanla kronikleşir ve çığ gibi büyür. Bununla birlikte sorunun üstünü kapatan tarafın sistemi zorlukla karşılaştıkça
" Bastırma, yok sayma, inkar " mekanizmaları ile çalıştığı için siz sabaha kadar sıkıntıdan kıvranırken o fosur fosur uyuyabilmektedir.
İşte bu yüzden "duvardan ses gelir ondan gelmez" deriz ancak aslında olan; Umursamamanın altında çaresizlik ve yetersizlik duygusunun yatmasıdır.
Sorunu içinde aşırı büyüten taraf ise çözümsüzlüğe tahammül edemediği için sorunu tekrar tekrar açmak ister, ısıtıp ısıtıp getirir. Çünkü kontrol edemezse her şeyin kopacağını düşündüğü için çırpınır dururlar. Ancak bilmezler ki tek taraflı çırpınış hiçbir sonuç vermez hem de ne yaparsanız yapın. Ve siz çırpındıkça tersine döner adeta her şey.
İşte bu yüzden evlilikte ilişkinin kangren olmaması ve kopmaması için eşlerden her ikisinin de kendi sistemlerinin ve partnerinin beyninin çalışma sisteminin farklı olduğunu, işleyişin ve şifrelerin farklı olacağını bilmesi gerekir. Zira kendi işleyişinize göre çözmeye kalktığınızda sistemi, sistem error verir.
Beyni " nasıl olsa düzelir konuşmaya gerek yok" diye çalışan tarafa ısrarla konuşalım baskısı yapmayın. Evet sorunlar konuşularak çözülür ancak bu konuşabilme cesareti olan kişilerle mümkündür. Cesaret diyorum çünkü vereceğiniz tepkinin endişesinden kendini açık ve net ifade edememektedir. Ve sırf siz aşırı tepki vermeyin diye alttan alır, idare eder, susar ve durumu geçiştirir. Bu yöntem kısa vadede işe yarar ancak uzun vadede malesef. Sorunlarını konuşmaktan itinayla uzak duran kişilerle birincisi olumsuz eleştiriyi olabildiğince " güzel uslub " ile " uygun zaman ve zeminde" yapmalısınız. Yaparken de onun yaptıklarının sizdeki yansımasına vurgu yaparak ifade etmelisiniz kendinizi yani " sen şunu yaptın, sen böylesin " değil; " bak sen bu gibi durumlarda farkında olmadan bu şekilde davranıyorsun ve bu beni çok kötü hissettiriyor" şeklinde ifadede bulunmalısınız.
Sizi kısa vadede anlamayacak ve değişmeyecek olsa dave hatta belki dediklerinizi inkar etse de, zamanla duydukları ona etki edecek emin olun, siz sadece sakin olun ve sabırsız olmayın. Kendisinin yapıcı, dolayısıyla iyi olan ve hatta mükemmel olan taraf olduğuna inanan bu kişi, asla sorunun kendisinden kaynaklanabileceğine inanmayacaktır. Ona göre siz büyütüp abartıyorsunuz çünkü ona göre sorun aslında yoktur. Dolayısıyla kendinizi parçalamayın profesyonel olun muhatabınızın sistemini keşfedin ve ona göre bir yöntem belirleyin. Onu asla yargılamayın, suçlamayın ya da aşağılamayın. Zira o zaman baştan kaybedersiniz.
Eşiniz olayları abartıyor, kafasında çok büyütüyor, takıntıya çeviriyor ve sürekli ısıtıp ısıtıp gündeme getiriyorsa bilin ki istediği tek ve asıl şey sadece " anlaşılmak " ama gerçekten anlaşılmak. Tabi bunun oluşması için onun üzülmesini veya öfkelenmesini göze alabilen bunu yönetebilecek yeterlilikte biri olmalısınız ki, eşiniz kendini ifade ettiğinde durumu yönetebilesiniz. Ancak siz onun duygularına değil de anlattığı ve büyüttüğü o ufacık olaylara odaklanır ve tepkilerinden korkarsanız durumu yönetemez sorunun parçası olmaya başlarsınız. Hatta sorunu besleyen faktör siz olursunuz. Anlattığı olayları küçümser " Buna da mı takıldın, amma abarttın " gibi ifadelerle duygularını küçümserseniz ona kendini değersiz hissettirir , acı verirsiniz. Bu durumda o da sizin canınızı acıtacak bir yol mutlaka bulacaktır. Onun duygularını küçümsemeyin, gerçekten anlamaya çalışın, siz de açık ve şeffaf olun. Dolaylı tepkiler vermeyin, hele hele üzülmesin ya da kızmasın diye sakın gizli saklı hareket etmeyin,arkadan iş çevirmeyin. Onu annenize ya da yakın arkaşınıza, akrabınıza şikayet etmeyin; zira şikayet ilişkideki sorunları çok daha büyük çıkmazlara sokar. Hele sakın yaptıklarını başkalarına anlatarak " onaylanma" beklemeyin. Siz kendinizi ne kadar haklı zannetseniz de durumu yönetemediğiniz için en az onun kadar siz sorumlusunuz yaşadıklarınızdan. Tartışmayı ya da kavgayı yönetemeyip ailelerinizi arayarak devreye sokmayın. Bu, sizin ilişkideki birbirinize olan güveni zedeleyen en yıkıcı davranışlardandır.
Ve unutmayın
Yönetemediğiniz ve içinden çıkamadığınız ne varsa bilin ki bu sizin zaaflarınız ve korkularınızdandır.
Eğer bu korku ve zaafları keşfedemez yönetemezseniz, ilişkiyi ya da sorunu asla yönetemezsiniz.
Sağlıcakla kalın...
Fatma Çakır Çalışkan
Psikoterapist & Psikolog
Aile Danışmanı/ Psikodrama Co Terapist