İKİ MÜHENDİS ve PEK ÇOK SORUN
   Mağazada oturuyorum.
   İki kişi selam verdi, içeri girdi, biri hemen bulduğu boş bir sandalyeye kendini attı.
   Diğeri ise ayakta kaldı, mağaza sahibinin ‘Buyurun ne istiyorsunuz?’ sözü ile ayakta olan konuşmaya başladı. Yüzey çizimi yaptıracaklarmış, onunla ilgili çeşitli sorular sormaya başladı.
   ‘Biz mühendisiz, … Kurumunda çalışıyoruz?’ diye de ekledi.
   Mühendis olduklarını söyleyince dikkatimi çektiler.
   Ayakta duran sakallıydı.
   Oturan ise biraz daha genç görünüyor, hiçbir şey karışmıyor, soru da sormuyor, cebinden çıkardığı tesbihle oynuyordu.
   Düşündüm;
   Bugün teknolojide dünya devi olan Güney Kore ve Çin’in gelişmesini sağlayan mühendisler değil miydi?
   Evet mühendislerdi.
   Acaba bu arkadaşlar bunu biliyorlar mıydı? Kendi mesleklerinin ne kadar önemli olduğunu, ülkenin geleceği için hayatı değerde olduklarının farkında mıydılar?
   Tabii ki bunları bilmiyorum.
   Sonra üniversitelerimizi düşündüm, bunlar Ortadoğu, İTÜ ve Yıldız Teknik Üniversitesi mezunu olamazdı ya da bana öyle geliyordu. Çünkü buna ait hiçbir emare göremiyordum.
   Ayakta olan mühendis mağaza sahibi ile konuşmaya devam ediyor, söyledikleri mağaza sahibini şaşırtıyor, ‘Ya öyle de olur muymuş?’ diyerek şaşkınlığını belirtiyordu. Aslında mağaza sahibi de bu mühendisler hakkında şaşkınlıktan şaşkınlığa düşüyor, kimi zaman anlamsız gözlerle onlara bakıyordu.
   Sonunda anlaştılar, sakallı olan da oturdu.
   Bu fırsatı kaçırmadım, birkaç soru sordum, her Türk insanında olduğu gibi iletişim konusunda hiç bir sıkıntıları yoktu, iyi konuşuyorlar, soruları ilgi ile dinliyorlar, gerekli açıklamalarda bulunuyorlardı ve o, en önemli özelliğimizi olan espri yapma yeteneğinin hakkı veriyorlardı.
   Ama bunların görevi bu değildi ki, bunlardan kendi alanları ile ilgili atılımlar, icatlar, yenilikler yapması bekleniyordu, işte bu eksikti.
   Ben müsaade isteyerek oradan ayrıldım, ama kafamın içinde; Bu ülkenin yürekli, çalışkan, etkin, üreten, kendini geliştiren, ‘Ben, bu konuda dünyanın en iyisi olacağım’ diyen mühendislere ihtiyacı vardı.
   Böyle düşünüyordum.
   Bu arkadaşlarda bunları görememiş, ülkem ve milletimin geleceği adına üzülmüştüm. 
   Bugün üniversitelerimizde en büyük zenginlik kaynağı olan insanlarımız iyi şekilde yetiştirilmiyor. Günü doldurma, sınıfı geçme, bir an önce mezun olma ve bir devlet kurumuna kapağı atma…
   İşte düşünülenler hep bu yönde.
   Yapılanlar ise düşüncelerimize uygun tabii ki.   
   Maalesef…