Selamünaleyküm,
Yeryüzünde Kâbe neyse, insan vücudunda da ilâhî tecelliyâtın merkezi gönüldür, yani kalptir. Tasavvufî edebiyatta da kalbin Kâbeʼye teşbih edildiğini (benzetildiğini) sıkça görürüz. Bu teşbih, kısmen âşıkâne bir coşkunluğun eseridir. Kısmen de gönül tahtını sadece Allâhʼa tahsis ederek, onu Kâbe gibi tevhîdin merkezi hâline getirmenin kıymet ve zarûretini idrâk ettirmek içindir.
Gönlü nazargâh-ı ilâhî hâline gelenler hakkında, meselâ İbn-i Ömer t’ın Kâbe-i Muazzama’ya hitâben söylediği sözler çok câlib-i dikkattir:
“Sen ne büyüksün (ey Kâbe)! Senin şânın ne yücedir! Fakat gerçek bir mü’minin Allah katındaki şerefi senden de üstündür.” (Tirmizî, Birr, 85)
Hazret-i Mevlânâ da -âdeta bu hakîkati te’yid sadedinde- şöyle buyurur:
“Şunu iyi bil ki sen, Allâh’ın nazargâhı olan bir gönlü incitip kırarsan, Kâbe’ye yaya olarak da gitsen, kazandığın sevap, gönül kırmanın günahını telâfi edemez.”
Yine Hazret-i Mevlânâ gönül incitenleri şöyle îkaz eder:
“Hor bile olsa bir gönlü hakir tutma! O, horluğuyla yine de üstünler üstünüdür. Yıkık gönül, Allâh’ın nazar ettiği varlıktır. Onu yapan can, ne mübârektir. Kırılmış, iki yüz parça olmuş bir gönlü tamir etmek, Allah katında birçok hayır-hasenattan yeğdir...”
İmâm-ı Rabbânî Hazretleri de şöyle buyurur:
“Şunu iyi biliniz ki kalp, Cenâb-ı Hakk’ın komşusudur. O’nun mukaddes Zâtʼına kalpten daha yakın bir şey yoktur. O hâlde ister mü’min olsun ister âsî, kalbe eziyet etmekten sakının! Çünkü komşu âsî de olsa himâye edilir. Aman bundan uzak durun! Zira küfürden sonra, kalbe eziyet etmek kadar Allah Teâlâ’nın incinmesine sebep olan başka bir günah yoktur. Zira kalp, Cenâb-ı Hakk’a yaklaşabilen varlıkların en yakınıdır.”
RAMAZAN BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN
Selam sevgi dua ile.