ZİKRİN  ÖNEMİ, MANEVİ FAYDALARI
 
بِسْمِ اللَّهِ اَلرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
 
Zikir her vesile ile Allah Teâlâ’yı anmak demektir. Cemaatle veya tek başına Allah’ı tesbih etmek zikirdir.Allah rızası için yapılan her şey zikirdir…Zikir Cenab-ı Hak ile kuvvetli bir irtibattır. Allah Tealâ, Kur’an-ı Kerim’de 37 yerde “Zikredin!” buyurmuştur. Mevlamızı zikretmek, ilahî emir ve muraddır.
Zikir iki çeşitdir. Hafi (gizli) ve Cehri  (açık).Zikrin Çok büyük manevi faydaları vardır

Cenâb-ı Mevlâ şöyle buyuruyor.
“Beni zikredin ki, ben de sizi zikredeyim.” (Bakara,152)
Sâdât-ı Kiram’ın büyüklerinden Hâce Ali Ramitanî kuddise sırruhu zikirde saklı üç büyük nimet bulunduğunu anlatır:
“Birincisi, kulun Allah’ı zikretmek için niyetlenmesidir.”
Böyle bir niyet ilahî bir lütuftur. Allah’ın kuluna ihsanıdır. Yeryüzündeki pek çok insan içinden kişiye nasip olan özel bir nimettir.
“İkincisi, Allah’ı zikretmeye niyetlenen kişinin niyetini gerçekleştirerek zikretmesidir.”
Bu da ikinci lütuftur, 
“Üçüncüsü, ayette müjdelenmiştir ki kul Rabbini zikrederse Rabbi  de  onu anacaktır.
Zikir Kalplere Cila ve Kuvvettir
Gavsımız Seyyid Abdülbaki Elhüseyni kuddise sirruhu Minhacü’s-Senî kitabında şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ'yı zikretmek, kalplerin cilası ve kuvvetidir. Kulakların sağırlığı, dillerin tutukluğu, gözlerin körlüğü zikirle giderilir. Allah Teâlâ, görenlerin gözlerini nurla süslediği gibi zikredenlerin dillerini de zikirle süsler. Zikirden gafil bir dil, görmeyen göz, işitmeyen kulak ve tutmayan el gibidir. Kul, şeytanı zikirle yener. Zikir, salih amellerin ruhudur.Zikir, tövbeden sonra tarikatın en büyük ve en önemli esaslarından biridir. Kul, gaflet uykusundan uyanmadıkça yaratılış gayesi olan marifetullaha ulaştıracak yolları kat etmesi mümkün değildir.”
Allah Teâlâ ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”  (Zâriyât, 51/56)
İbn Abbas [radıyallhu anhüma], “Ayette geçen kulluk etsinler' ifadesi bilsinler' anlamındadır" demiştir. Kişi gafletten ancak zikirle uyanabilir. 
Tarikattan maksat, kalbi masivaya olan bağdan kurtarmaktır. Çünkü çokça zikretmek, zikredilene duyulan muhabbetin kalbi doldurmasını sağlar. Bu muhabbet o kadar çok olur ki kalpte başka bir muhabbete yer kalmaz. 
Allah Teâlâ’ya ulaşma konusunda zikir esas olduğundan Kur'ân-ı Kerim'de, sünnet-i seniyyede, sahabi ve âlimlerin sözlerinde teşvik edilmiş, zikrin terkedilmemesi ve ondan gafil kalınmaması için de uyarıda bulunulmuştur.    
Büyüklerimiz hep Zikri ve Günlük Virdi Tavsiye Ettiler.
İlmin kapısı Hz. Ali radyallahu anh şöyle buyurmuştur: “Amellerin en meşakkatlisi şu üçüdür:
1-Adaletli davranmak,   2- her an  Allâh Teala' yı zikretmek, 3-müslüman kardeşinin (mümkünse maddi) durumunu düzeltmek. "
Abdullah b. Mesud radıyallahu anh şöyle buyurmuştur:
“Allah Teâlâ’yı çokça zikredin ve sadece Allah Teâlâ'yı zikretmede size yardımcı olacak kimselerle arkadaşlık yapın.”
İmam Hasan-ı Basrî rahmetullahi aleyhi şöyle buyurmuştur:
“Kalp huzurunu namazda, Kur'an-ı Kerim'de ve zikirde arayın. Şayet bulursanız devam edin ve sevinin. Eğer bulamazsanız bilin ki kapı kapalıdır.”
Şeyh Ebu Süleyman ed-Dârânî kuddise sırruhu şöyle buyurmuştur:
“Cennette bir yer vardır. Zikreden kişi zikretmeye başlayınca melekler buraya ağaç dikmeye başlar. Bazan meleklerden biri durur. 'Neden durdun?’ diye sorulunca da, ‘Arkadaşım zikretmeyi bıraktı’ der."            
           Şeyh Zünnün-i Mısrı  k.s şöyle buyurmuştur:
“Dünya ancak Allah Teâlâ'nın zikriyle, ahiret ancak affıyla, cennet ancak cemalini görmekle güzel olur.”
“Zikrin faydaları sayılamayacak kadar çoktur. Âlimler bunların birçoğunu zikretmiştir.
- Zikir, Rahman'ı razı eder ve şeytanı kızdırır. Onu kovar ve ona engel olur.
- Kalpten üzüntü ve kederi giderir.
- Sevinç ve mutluluk sağlar, hüzün ve kötülüğü giderir.
- Kalp ve bedeni kuvvetlendirir, gizli ve açık olanı ıslah eder.
- Kalp ve yüzü güzelleştirip nurlandırır, rızka vesile olur ve onu kolaylaştıır.
- Zikredene heybet kazandırır.
- Zikredene her işin doğrusu ilham edilir.
- Zikretmeye devam etmek, muhabbetullahın bir vesilesi ve muhabbetin en büyük kapılarından biridir. 9.Murakabenin oluşmasmıs sağlar. Murakabe de kulun Allah Teâlâ görüyormuş gibi ibadet ettiği makam olan ihsan makamına ulaştırır.
- Hak Teâlâ'ya yönelmeye vesile olur. Zikirle Ona çokça dönen kimsenin bu zikri, diğer işlerinde de Allah Teâlâ ya dönmesine vesile olur.
- Cenab-ı Hakk'a yakınlığa vesile olur ve kalpte marifet kapısını açar.
- Ekinin yağmur suyuyla ihya olduğu gibi insanın kalbi de zikirle ihya olur.
- Yiyecekler bedenin gıdası olduğu gibi zikir de ruhun gıdasıdır.
   - Tefekkür için karanlıkta doğru yola ulaştıran bir ışık gibidir.
- Günahları ve hataları yok eder. Zira iyi ameller günahları giderir.
Zikir Ehlinin Kalbi Ölülerden Olmaz
Âlemlere Rahmet Efendimiz hadisi şeriflerinde zikrin üzerinde çok durmuştur. Hayatı boyunca birçok zikri tatbik etmiştir. Ashabına da birçok zikri öğretmiş ve onları zikir ehli kimseler olarak terbiye etmiştir.  Fahri Kâinât efendimiz bir hadisi şerifte 
“Allah’ı zikredenle zikretmeyenin misali ölü ile dirinin misali gibidir.”
Kişi Rabbini zikrederse manen diri olur.
            Bu sebeple Nakşibendi büyükleri tasavvuf yolunda zikre fevkalade önem vermişler ve zikir dersi (virdi) olmayanın varidi/manevi kazancı olmayacağını söylemişlerdir. Yani bütün manevi canlılık, aşk ve muhabbet zikre bağlıdır.  
            Özellikle etrafımızdaki kişilerin Cenab-ı Allah’ı, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemi tanımalarını istiyoruz. Eğer bir mümin virdinde, zikrinde istikamet üzere olmazsa, tembellik gösterip zikrullahı terk ederse hadis-i şerife göre ölülerden sayılmaz mı?  Peki, ölü olan birinin başkasına nasıl faydası dokunabilir?  Eşine, çocuklarına, arkadaşlarına, faydası olabilir mi? Bu manada etrafına faydası olanlar ancak zikir ehli olan kimselerdir. Allahu Teâlâ bizleri zikir ve ehlinden eylesin. Zikirle arınmak virdle çok hayırlara ulaşmak cümlemize nasip eylesin. Âmin.                      

Ahmet FERALAN 
(SERHENDİ)