O içimizdedir
Gelip yerleşmiş, muhakeme tahtına da kurulmuştur
Görevi ise basittir
Kendi irademiz ile aldığımız kararları etkilemek, bozmak, boşa çıkarmak, üzmek, kötülüğe itmektir.
Her türlü yolu dener, her yol onun için mübahtır
Gecesi gündüzü yoktur, dur durak bilmeden çalışır, yeter ki uygun bir ortam bulsun.
Yoksul bir insana rastlayıp;
“Yoksulmuş, sadaka vermek gerekir, sadaka ibadettir” dediğimiz anda
O devreye girer:
“Asla! Bunların çoğu zengin, senden benden zengin… Geçenlerde bir dilencinin banka hesabından bilmem ne kadar para çıkmış… Hayır, hayır… Asla verme!”
Vermeyiz…
Hatta “Çok da iyi yaptım” diye de öğünürüz
“… Bey hasta, bir ziyaret etsem, konuşsak, iyi olur, morali yerine gelir, sevaptır…”
Sevap sözünü duydu ya
Hemen devreye girer;
“Boş ver! O, sana geldi mi? Bilmem şu kadar zaman oldu, kapını çalmadı, merhaba demedi… O, arkadaş da biz bostanda korkuluk muyuz?”
…!
Araba ile gidiyoruz, yolda tanıdık birine rastladık, ellerinde poşetler, hemen arabayı durdururuz…
“Buyurmaz mısınız?”
İşte o zaman sıkıntı başlar
Kafamızın etini yer;
“Bunu arabana aldın, kıymet mi bilecek, yarın yolda seni görse belki de almayacak… Parası çok kıymetli, kendi arabasına binse ya…”
“Selamünaleyküm…”
“Bu boşa selam vermez, mutlaka bir şey isteyecek”
“Merhaba”
“İyi, iyi… Sana da merhaba…”
“Almaz mısınız?”
“İstemem, yan cebime koy, ha…”
“Biraz paraya ihtiyacım var da… Hani varsa diyorum”
“Yok yok… İnan yok!”
“Bilirsin seni çok severim!”
“Bilmem mi, çok iyi bilirim”
Vb. vb. vb.
Binlerce olumlu düşünce, binlerce de olumsuz düşünce…
Dur durak bilmeden kafamızdan geçer…
O, en küçük fırsatı değerlendirir
Seni saptırmaya, yanıltmaya, yanlış yaptırmaya, hatalı karar aldırmaya zorlar da zorlar. Hangisinden kaçacaksın?
Kimi kurtulamaz, takılır kalır, kimi de kurtulduğunu sanır…
O ise asla pes etmez
Her daim peşimizde, her daim açığımızı arar…
Bulduğu anda da…
Affetmez…