GÖZUCUYLA BİRLEŞİK KRALLIK

- Hoş geldin. Nasıl geçti Britanya yolculuğu ?

- YÖK Başkanlığı, üniversitelerimizden coğrafya-sosyal bilgiler eğitimi bölümü başkanlarını Avrupa'nın değişik ülkelerine gönderme kararı aldı. Bu program çerçevesinde biz de Birleşik Krallık üniversitelerinde inceleme (!) yaptık.

- Süre ne kadardı ?

- Süre pek az...10 gün kadar. Avrupa'nın en batısında bir ada ülkesine gidiyorsun. Saatler süren bir yolculuk. Bin, in, farklı bir ortam. Sadece alışmak iki, üç gün sürer.

- Ne kadar olmalı bir inceleme gezisi ?

- En az 2 dönem; güz ve bahar yarıyılları...

- Nasıl başladı yolculuk ?

- Atatürk Hava Limanında uçağa bindik. Bizle birlikte Gazi Eğitim Fakültesi prof ve doçları da vardı. Uçak uygun bir zmanda, ikindi vakti Londra Heathrow Hava Limanına indi. Bizi orada karşılayan rehber, her şeyi hazırlamış. Yeniden uçağa binerek Bradford'a gittik.

- Bradford Hava Limanı'nda sizi kim karşıladı ?

- Plan düzenli işliyordu. Hiçbir aksama olmadı. Bir rehber, minibüs hazır bekliyordu. Akşam,hava karardı.Leeds kentine doğru yol aldık.

- İlk dikkatinizi çeken ne oldu Bradford-Leeds arasında ?

- Hava kararmıştı ama karayolu ışık içindeydi. Banliyölerde yaşayan insanların villaları arasından geçerken baktık da, pırıl pırıl aydınlık salonlarında insanlar çay içerek gazete, kitap okuyorlar. İmrendik.

- Leeds kentine vardınız. Orada ne oldu ?

- Ziiyaret edeceğimiz üniversite oradaydı. Elbette, gün sona ermişti. Ertesi gün gidecektik Eğitim Fakültesi'ne.

- Leeds nasıl birr kent ?

- West Yorkshire bölgesinin metropoliten ili . 50 km GB'da Manchester limanı yer alıyor. Orta bölge, demeli, denize de fazla uzak değil. Anglosakson yerleşmesi olarak kurulmuş. Zamanla yerel pazar olarak gelişmiş. Yünlü kumaş üretimi ünlüymüş. Sonra yörede kömür bulununca makine yapımı önem kazanmış. Seramik ve keten üretimi de önemliymiş. Liverpool Kanalı açılınca gelişme hızlanmış. Demiryolları döşenince de lokomotif üretiminde başat yer almış. Giderek hazır giysi üretiminde ortaç olmuş. Günümüzde elektronik, kağıt, kimyasal madde üretimi önemliymiş.

-Ya üniversitesi ?

- Leeds Üniversitesi 1874'te kurulmuş. Ada'nın en önemli kültür ortacı olma iddiasını taşıyormuş.

- Şimdi anımsadım. Leeds spor alanında da ünlüymüş, değil mi ?

- Evet, futbol ve golf alanında dünyada önde gelen takımlara sahip.

- Kent içinde yeşil alanların durumu nasıldı ?

- Elbet, ilk günlerde hemen anlayamadık , fakat 200'den çok park varmış bu güzel beldede.

- Hava limanı olarak yalnız Bradford mı kullanılıyor ?

- Kentin KB'sındaki Yeadon'da da bir hava limanı bulunuyormuş.

- Leeds'in nüfusu ne kadarmış ?

- Yarım milyon kadar.

- Tarihsel yapıt olarak ne var ?

- Fakültede inceleme süresinin dışında, ayarlanan bir rehberle gezi yaptık. Viktorya Dönemine ait arkadların bulunduğu eski kentin çevresinde Belediye Binası görkemli bir anıt yapı. İyi korunmuş. Yapım tarihi 1858 imiş.

- Artık üniversitede eğitim fakültesine geçebiliriz.

- Önce Dean unvanı olan Dekan bize fakültesi hakkında bilgi verdi. Bölümleri, öğretim birimlerini bir rehberle gezdik. Dikkatimi çeken şu oldu : Koridorlar boyunca taş, tuğla duvar yok; camlı odalar. Herkesin içerde ne yaptığı görülüyor. Kitap mı okuyor, uyuyor mu, gevezelik ederek mi vakit geçiriyor, ayan beyan-aşikare ortada...

- İlginç. Böyle camlı koridorlar bizde olmaz. Herkes itiraz eder. Mahremiyete engel derler. Sonra ne yaptınız ?

- Sosyal bilgiler öğretmenleri nasıl yetiştiriliyor? Dersleri neler ? Uygulamaları nasıl yürütülüyor. Onları izledik. Bizden çok da farklı değil. Fakat tekniğin tüm olanaklarını kullanıyorlar. Belgesel film bolluğu dikkatimi çekti. Video kaset, CD, DVD...Her dersin 15-20 dakikasını odio vizüel belgesellere ayırıyorlarmış. Harika aygıtlar var,pırıl pırıl. Her öğretim elemanının elinin altında, istediği zaman kullanabiliyor. Bir de kaynak kitap zenginliğine imrendik. Britanya kitap üretmede dünyada bir numara. Fakat ABD, Kanada, Güney Afrika, Avustralya, Yeni Zelanda...Dünyanın her yanından  sel gibi kitap akıyormuş.

- Uygulama okulunda neler izlediniz ?

- Okul müdürünü kütüphanede bulduk. İlköğretim okulu öğrencileri pek rahat. Kitap rafları arasında sereserpe yayılmışlar, okuyorlar. Müdür de onlarla ilgileniyor. İmrenilecek bir durum. O çocuklar okuma sevgisini aldıktan sonra ömür boyu okurlar artık.

- Ne yiyip ne içtiniz ?

- Otelin kahvaltısı güzel, doyurucuydu. Salam, sucuk, sosis, jambon...İster çay, ister kahve. Tüm Hind Yarımadası, özellikle Darjeeling çayları Ada'da büyük bir tüketim ortamı bulmuş. Öğlen yemeklerini fakültede yedik. Ünlü Britanya disiplininin ne olduğunu orada gördük. Her şey belli bir düzen içinde yürütülüyordu.

- Leeds'den sonra hangi üniversiteye geçtiniz ?

- Nottingham Üniversitesi için, ayarlanmış bir otobüse bindik. Sadece bizler vardık koca otobüste. Son derece düzenli bir yolda, kayarcasına yol aldık.

- Britanya kırları nasıl bir görünüme sahip ?

- Bizim ülkemiz daha güzel, yeryüzü biçimleri açısından sayısız güzelliği yarım saatlik bir yolculukta görme, izleme olanağı var. Leeds ile Mottinghm arasında görünüm tekdüze: Ormansız hafif eğimli tepeler, gömgök ekin tarlaları, düzenli, cetvelle çizilmiş gibi sınırlar...Fakat o çiftlik evlerine bakarken ülkemizin köy evlerinin yoksulluğunu düşünerek üzüldük. Köy evi ama villa gibi. Şubatın son haftasıydı ve evlerin bacalarından dumanlar çıkıyordu. Belli ki, şömine karşısında Britanyalı aile mutlu...Her evin önünde traktör, biçerdöver görülüyor. Bir şey de dikkat çekiyordu: Üzerinde kayık bağlanmış binek otomobili ve karavan...Belli ki, yaz gelende,havalar ısınanda aile deniz kıyılarına gidip tatil yapacak.

- Aile çiftçi ise, işleri kim yapacak ?

- Britanyalı aileler, gözlediğimiz kadarıyla rahatına bakıyor artık. Eski sömürgelerden gelen insanlar çalışıyor, İngiliz, İskoç, Velş, İngiliz, Kuzey İrlandalı da  keyfine bakıyor, dinleniyor. Çalışanlar ya Bengaldeşli, ya Seylanlı, ya Kıbrıslı ya da Maltalı...

- Nottingham'ın ünlü bir haydudu vardı, değil mi?

- Evet, iyi haydut. Varsıldan alıp yoksulu doyuran, giydiren Robin Hood.

- Oradaki eğitim fakültesinde ne gibi gözleminiz oldu ?

- Leeds üniversitesine benzer bir eğitim düzeni. Son derece özenli, dikkatli, dakik. Öğretim elemanları dünyanın her yerinden gelmiş bay ve bayanlar...Neden böyle? Eski sömürgelerde ana dil daima ingilizce olmuş. Büyük Britanya, hiç masraf etmeden nükleer mühendisi de, hekimi de, coğrafyacıyı, edebiyatçıyı, iktisatçıyı  da kabul emiş, görev vermiş .

- Kent olarak nasıl Nottingham ?

- Midland'ler sınırında, Trent kıyısında bir güzel kent. Eski bir müstahkem mevki imiş. XVIII. yy sonlarında tuhafiyecilikte uzmanllaşarak büyük bir sanayi ortacı durumuna yükselmiş. Dantel yapımı ünlüymüş. Konfeksiyon, boya gibi kimyasal madde üretimi, bisiklet gibi makine sanayisi gelişmiş. Tütüncülükte iddialı imiş. Yakınlardaki maden kömürü ocaklarından ucuz yakıt sağlanırmış.

- Tarihi eser olarak ?

- XVII. yy'dan kalma şato bugün müze ve resim galerisi olarak kullanılıyor. Vakit olmadı, çok istememize karşın, programın yoğunluğundan gezemedik. Ayrıca yeni gotik biçeminde katedrali ve XV. yy'dan kalma kilisesi de bulunuyor.

- Nüfusu ne kadar ?

- 350 bin kadar imiş.

- Kent çevresinde neler var görmeğe değer ?

- Karstik mağaralar...Fakat bir coğrafyacı olarak en çok ziyaret etmek istediğim yerler olduğu halde, sürenin kısalığından dolayı gezemedik.

- Kentin eğitim, kültür ortacı olarak dikkate değer ne gibi özellikleri var ?

- Üniversite kenti olunca, çok sayıda kitap satış yeri dikkat çekiyor. Kent meydanında, ara sokaklarda...5 katlı bir kitabevine girdik. Coğrafya kitaplarını incelemek istediğimi söyledim. Hangi alan ? Fiziki coğrafya: Birinci kat...Fiziki coğrafyanın hangi dalı ? Jeomorfoloji: İkinci kat...jeomorfolojinin hangi dalı? Volkanoloji: Üçüncü kat...Dünyanın her yerinden gelmiş binlere kitap bizi şaşkınlığa uğrattı. İmrendik, kıskandık ve yayın kısırlığı içindeki üniversitelerimizi düşünerek üzüldük.

- Nottihgham sonrası ?

- Bizi yine bir otobüse bindirdiler ve Londra'ya  ulaştık. Britanya'nın en dağdağalı kenti. Burası program dışıydı ve istediğimiz gibi, özgürce 2 günü burada geçirdik. Elbette çok pahalı bir belde bize göre. Sınırlı para harcama durumundayız. İndirimli satışlardan ucuz kitaplar aldık. Metro yolculuklarının rahatlığını, konforunu yaşadık. Parklarını gezdik. Thames Irmağını , üzerindeki köprüleri ,  Big Ben'i, Parlamento'yu seyrettik. Ta ilkokuldan beri sürekli kitaplardan okuduğumuz için, Londra bize öyle olağanüstü bir belde gibi görünmedi. Fakat bir gece, otele dönerken School of Medicine önünden geçiyorduk. Baktık, hekim adayları, öğretim üyeleri ilerleyen geceye karşın pırıl pırıl aydınlık odalarında kitap okuyorlar, bilgisayar karşısında çalışıyorlar.

- Londra'da çalışan nüfus kimlerden oluşuyor?

- Eski sömürgelerden gelenler Londra'yı çekip çeviriyorlar. Bindiğimiz taksinin sürücüsü Keşmirli Zafer ile keyifli bir sohbet ...Sadece kravat, şal, eşarp, kaşkol atılan dükkanı bir Hindli kız yönetiyor. Otobüs sürücüsü Nijeryalı, yalnızca İran çam fıstığı satılan bir dükkanı Kuveytli Arap çekip çeviriyor. Parkı temizleyen kadınlar Gambia kökenli, yalnızca çay satılan dükkanı idare eden bir Pakistanlı...Ortada artık gerçek Britanyalı, United Kingdom yurttaşı görülmüyor. Five O'Clock Tea, Garden Party'de onlar...Güvenlik görevlileri, polisler de müstemlekelerden gelmiş göçmenler...

- Ben Büyük Britanya Adasını görmedim. Siz anlattıkça gezmiş kadar oldum. Teşekkür ediyorum. Bu görüşmemizi inşallah sosyal bilgiler, coğrafya öğretmen adayları da okurlar, bilgilenirler.

...............................

Sevgili arkadaşım Eren Demir  sordu, biz yanıtladık.

Ortaya bu görüşmenin dökümü çıktı.

..............................

16 Mart 1999.