SON CENNET
   Mart ayının sonlarına doğru birikmiş kar yığınları erimeye başlardı.
   Erime günlerce sürerdi.
   Toprak suya doyar, dereler beslenir, kaynak sular daha bir güçlü hale gelirdi.
   Tüm bunlardan sonra dağlar ve ovalar yemyeşil bir örtüyle kaplanırdı.
   Çiğdemler, nergisler, papatyalar, türlü türlü çiçekler boy gösterirdi her yanda.
   Öyle ki dağ yamaçları sanki yeşil, sarı, kırmızı ve daha türlü renkte halı gibi serilirdi önümüze…
   Muazzam bir renk cümbüşü başlardı.
   İşte bu sırada ağaçlar ‘gelinlik kız’ gibi donanır, seyirlik bir tablo çıkardı ortaya.
   Bizler ne yapacağımızı şaşırır, her gün yeni bir güzelliği yaşamanın huzurunu duyardık.
   Bugün isimlerini bile unuttuğumuz türlü türlü kuş grupları bize eşlik ederdi.
   Arılar, kelebekler, türlü renklerde böcekler bu tabloyu tamamlardı.
   Biz bunu doğal karşılar,  bu olağanüstü güzelliklerin farkına varmadan her günü doyasıya yaşardık.
   Küçük bir kuş vardı, yere hiç konmaz çalılıklarda durmadan uçar, kimi zaman bizi korkuturdu.
   Yılanlar, kaplumbağalar, elöpenler, kumkumalar, karıncalar, arılar vb. mahlûkat tabiatın içinde bizlere ayrı bir gösteri sunardı.
   Leyleklerin gelişi bizim için olaydı.
   ‘Hacı Leylek’ diyerek tempo tutar, el çırpardık.
   Büyüklerimiz onlara dinsel hoşgörü ile bakar, çift sürerken ortaya çıkan solucanları toplayan leyleklere kutsallık muamelesi yapmaktan geri durmazlardı.
   Bu olay bizleri de etkiler, kimi yaramaz çocuklar tüm kuşları taşladığı halde leyleklere değmezlerdi.
   Her köyde bir çift leylek olurdu.
   Bu doğal bir olaydı. Leylekler sanki o köyün kadrolu elemanlarıydı.
   Her köyde çayırlık bir alan olurdu.
   Burada çeşme ve ağaçlar bulunur, burası bizim için çeşitli spor etkinliklerinin yapıldığı doğal bir stattı sanki.
   Daha sonra meyveler olgunlaşır, akla hayale gelmedik meyvelerle günümüzü gün ederdik.
   Sonra harman mevsimi başlardı.
   Üzümler olgunlaşırdı. Kendi bağımızda onlarca çeşit üzüm bulunur, her bir çeşitten doyasıya yerdik.
   İşte bu cenneti biz yaşadık
   Bu, yaşanılan son cennetti.
   Bugün doğal afetlerin yaşandığı dünyamızda, elimizden kayıp giden bu cenneti özlemiyor değiliz…