“Söz Milletin”
Osmanlı vakıf kültürü, cihanı imar ve cihana nizam üzerine kuruluydu. Yaptırılan hanlar, hamamlar, çeşmeler, medreseler, yollar, köprüler cihana imar boyutunu oluştururken; ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.’ anlayışı gereği de ahlaklı, erdemli, eğitimli, donanımlı; vatan, millet, bayrak, devlet aşkıyla dolu insanların yetiştirilmesi de cihana nizam sağlamanın ayağını oluşturmaktaydı.
Osmanlı vakıf medeniyetinde toplumsal dayanışma ve kalkınma, insan onurunu kırmadan-incitmeden yürütülürdü. En güzel örneğini de sadaka taşları uygulamasında görebiliyoruz. Hayrı yapan da hayır yapılan da birbirlerini tanımadan, yüce Yaradan’ ın rızasını kazanma umuduyla yardımlaşılırdı. Günümüzde ise sivil toplum kuruluşları, bu insani sorumluluğu yüklenmiş durumdadır. Yakın tarihimize baktığımızda; 11 Haziran 1868 tarihinde “Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti” adıyla kurulan Kızılay, insan ayrımı gözetmeden, din, dil, ırk farkı gütmeden hayır yapan bir kurum niteliğindedir. Dünyanın neresinde bir zulüm ve gözyaşı varsa o mazlumların can yoldaşı olarak Kızılay’ ımız karşımıza çıkmaktadır.
“Kahraman Milletimiz, Vatan Hainlerine Fırsat Vermedi”
Eğitim, imar, toplumsal gelişim ve kalkınma alanlarında sayısız vakıf ve STK’ mız üstün gayretle çalışmalarını gönüllülük esasına göre devam ettirmektedir. Bu iyi niyetli hayırsever insanların yanında şer odakları da var –tabiri caizse- kuzu postuna bürünmüş canavar tabiatlı hainler 15 Temmuz gecesi gerçek yüzlerini tüm dünyaya gösterdi. Hain FETÖ ve ihanet çetesi 40 yıllık hainliklerini insanlık dışı yöntemlerle, milletin öz kaynaklarıyla alınan tankı, topu, tüfeği, uçağı kahraman milletimizin karşısında kullanmaktan geri durmadı. O hain darbe girişimini başkent Ankara’ da birebir yaşayan bir vatandaş olarak kelimelerle anlatmam mümkün değildir. Ellili yaşlarda yüreği iman ve vatan sevgisiyle dolu karı-koca şehadet parmağını göğe kaldırarak, Ankara Emniyet Müdürlüğü binasına helikopterle saldıran teröristlere yanı başımda haykırıyordu: “Öldür bizi, biz şehit oluruz ancak kahraman milletimiz arkadan yetişecek, sizin gibi alçaklara fırsat vermeyecektir.”. O an anladım ki yüreği iman ve vatan sevgisiyle dolu milyonlar sokaklarda gayri resmî bir sivil toplum kuruluşu oluşturmuştu. İlahî bir ilhamla aynı duyguyu paylaşan kahraman milletimiz tek yürek olarak vatan hainlerine fırsat vermedi.
“STK’larımız Tarihi Sorumluluklarının Farkında”
Geçtiğimiz yıl 16 sivil toplum kuruluşumuz ‘Türkiye Anayasa Platformu’ çatısı altında bir araya gelerek, tarihi sorumluluklarının farkında olduklarını gösterdiler. Yaklaşık 300 sivil toplum kuruluşu tarafından da desteklenen ‘Yeni Anayasa İçin Hep Birlikte’ çağrısı; toplumun her kesimi için önemli olan yeni Anayasayı doğru anlamamız ve doğru anlatmamız gerektiği sorumluluğunu da bizlere yüklemektedir. 1982 Anayasası vesayetler üzerine kurulmuş, milletin iradesini ikinci plana atan bir anayasa olmanın ötesine geçememiştir. Siyasi partilerin bir araya gelerek tartıştığı ve uzlaşı sonucu teklif edilen 18 maddelik Anayasa değişikliği teklifinde söz de karar da kahraman milletimizindir.
“Güçlü Türkiye, Milletin İradesiyle Mümkündür”
‘Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ millî ve yerli bir sistem olması hasebiyle millet iradesinin yasama ve yürütmede doğrudan yansımasına vesile olacaktır. Eski Türkiye’ de siyasi istikrarsızlık, koalisyon hükümetleri, zayıf ekonomi hep millete fatura edildi. Güçlü Türkiye, milletin iradesiyle mümkündür. Gazi meclisimizin yasama faaliyetlerini daha güçlü yerine getirmesi, yürütme organının etkin, hızlı ve verimli çalışması için aziz milletimiz yüce takdirini kendisi adına kullanacaktır. Milleti merkeze alan, insanımızın güçlü geleceğini hedefleyen, kadim yönetim geleneğimize yaslanan yeni Anayasa bu yönüyle de milli olacaktır. Milleti hiçe sayan, millete sırtını dönen her kim ya da şer odakları varsa bugüne kadar hüsrana uğramıştır ve bundan sonra da akıbetleri farklı olmayacaktır.
“Sistem Değişecek, Türkiye Güçlenecek”
‘Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ ile rejim değil, hükümet sistemi değişecek. Sistem değişince Türkiye güçlenecek. Peki, bu güçlenme sözde mi olacak? Tabii ki hayır. 18 maddelik yeni Anayasa değişikliği teklifini objektif bir şekilde inceleyecek olursak bürokrasinin oligarşisi yerine, güçler ayrılığı ilkesi pekiştirilmiş, hızlı ve icraata dönük bir sistem karşımıza çıkacaktır. Kahraman milletimizin, ümmet-i Muhammed’ in ve dünya mazlumlarının umudu, son kale Türkiye; yoluna güçlü bir şekilde devam edecektir. Demokrasimiz, muasır medeniyetlerin üzerinde hayatımıza ve yönetim anlayışımıza öyle işlemiş durumda ki yargı bağımsızlığını ve hukukun üstünlüğünü hiçbir olguya değişmiyoruz. Biz sözde değil, özde insan hukukunu savunuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti, kendisine hainlik eden vatan hainlerine bile hukukla muamele ediyor, yargı önüne çıkarıyor. Artık vesayet anayasasından ve vesayet odakları prangasından kurtulmuş bir Türkiye olarak, geleceğe güvenle bakmak, ‘Güçlü Türkiye’ yi inşa etmek istiyoruz.
Metin SAKINÇ