Fırtına gibi koparak savaşan sadece asker değildi
Dillerinde dua olan analar, babalar
Yatağında uyuyamayan, bir sağa bir sola dönen on binlerce, milyonlarca insan…
Allah yalvaranlar
İnancını haykıranlar
Mehmetçiğin ayağına taş değecek diye kaygılananlar
Haberlerle yatıp haberlerle kalkanlar
Askerde oğlu olmadığı halde gözlerini kırpmadan oturan, bekleyen sayısız nice insan…
Bunlar da savaştalar
Bedenleri evde, ruhları ise Mehmetçikle birlikte çatışma alanlarında…
İşte böyle bir milletten bahsediyoruz
Bu milletin kadını, erkeği, yaşlısı, genci, kızı, kızanı hepsi de asker…
Asker bir millet…
Bunu ne Alman, ne Japon, ne Amerikalı, ne Koreli vb. hiçbir millette göremezsiniz.
Bu özellik, bu millete aittir
Bu onun DNA’sında vardır
Yaratılışı öyledir
Değişmez, değiştirilemez
Aslında bu tip çatışmalara giden askerlerde bir korku doğar, ‘geri dönebilecek miyim?’ korkusu…
Ölüm korkusu gelir beyinlerine yapışır
Oradan çıkmaz
Ta ki savaş sona erinceye kadar o korkunun esiri olarak yaşarlar, yaşamaya devam ederler.
İşte bu özellik Mehmetçikte yoktur
Onlar, ölümü ölümle yenenlerdir
‘Bu gece benim düğün gecem’ diyen Hz. Mevlana’nın anlayışının mücadele meydanlarına taşınmasıdır.
Ben çatışmaya değil ‘düğüne gidiyorum’ diyen bir askerdir Mehmetçik.
‘Söz konusu vatansa gerisi teferruattır’ anlayışına ta gönülden inananlardır.
Muhammet (sav.) ismi Anadolu’da kısaltılmış Mehmet haline getirilmiş, Mehmet’ten de Mehmetçik doğmuştur.
İşte bu Mehmetçik, O Mehmetçiktir
Çelikleşmiş bir iradedir O
Bu iradedir ki Çanakkale’de 278 kg’lık top mermisini kaldırarak topa yerleştiren, üstelik bunu da 4-5 kere yapabilen, nasıl yaptığı sorulduğunda, ‘nasıl yaptığımı ben de bilmiyorum’ diyen bir kuvvettir.
Tek düşüncesi vardır; vatan
Gücü iman
Ülküsü; Kelimetullah, yolu Kızıl Elmadır
Şimdi soruyorum?
Böyle bir güç, böyle bir asker yenilir mi?
Böyle bir askeri olan milletin sırtı yere gelir mi?
Bunun tek bir cevabı vardır;
Hiçbir zaman ve asla!