Kapı çalındı
Kapıyı açtım, karşımda biri 4, diğeri ise muhtemelen 11 yaşında olan iki çocuk… Biraz şaşırdım, biraz da sevindim.
Uzun yıllardır kapımızı çalan ilk çocuklardı bunlar
Çocuklarla şakalaştım
Özellikle küçük olan, sevimli mi sevimli bir kız çocuğu idi. Yüzü hep gülüyordu. Kolonya tuttum, şeker uzattım, bir tane şeker aldı, iki tane almasını söyledim, yüzüme bakarak güldü ve bir tane daha aldı.
Evet, yıllardır kapımızı çalan ilk çocuklardı bunlar. ‘Acaba!’ dedim kendi kendime, ‘toplum olarak başımıza gelen, tüm düşünceleri alt-üst eden, insanları zorlayan, aileleri dikkat etmeleri konusunda aşırı davranmaya iten bu paranoyayı yeniyor muyuz?’ diye düşündüm.
O muhteşem varlıklardan uzak kalmıştık uzun bir süredir, bu yavrular evlerden dışarı çıkmıyor, bayramı 4 duvar arasında yaşıyor, bayramlar da içinde çocukların olmadığı tatsız-tuzsuz koşuşturmalara benziyordu.
Bunu kırmak üzere olduğumuzu düşündüğüm için sevindim, toplum olarak bir korkunun üzerimize sinen, o muazzam ağırlığından kurtulmak, çırpınıp kendi yolumuzu bulmak, doğru olana yönelmek, çağlayan bir şelalenin durdurulamayan akışı gibi güzelliğe doğru akmak, oldukça sevinilecek bir durumdu ve bir kâbusun sonu gibiydi sanki.
Bayramları bayram yapan, o neşe kaynağı çocukların bayram coşkusundan uzak kalması tam bir yıkım olmuştu bizler için.
Bayramlar gerçek anlamları ile kutlanamıyor, hep bir burukluk içimizde yaşıyor, içimizde var olan korku, ejderhanın avını yutmak için beklediği gibi bekliyor, fırsat kolluyordu adeta.
Gülen çocuk yüzlerinden mahrumduk, o cıvıldayan, sanki kuş sesleri ile yarışan, hatta ben onlardan da üstünün izlenimi veren o muhteşem sesler bizi yalnız bırakmıştı uzun yıllar.
İşte bu bayramda bu harika varlılar kapımızı çalmış ve ‘bizler geri döndük’ diye seslenmişti sanki…
Çocuğun olmadığı her alanda hayatın yavan olması, neşenin bile anlamını yitirmesi, o masum düşünce ve bakışların insan hayatından bir nebze de olsa uzaklaşması Türk insanının kolayca kabul edeceği bir durum değildi ve olamazdı da.
Bundan sonra daha da dikkatli olmalıyız, yeni paranoyalara yol açacak olaylara meydan vermemek, bu konuda çok hassas olan insanımızın bir görevi olmalı ve bu görevi yerine getirmede de istekli olmalıdır.
Bu canavar mutlaka yenilmelidir
Toplum tekrar eski günlerine dönmeli, mutluluk kaynağı olan çocuklar hayatın içinde yerlerini alırken, bizlere düşen de onların emniyetini sağlama ve devam etmesi konusunda yapılması gerekenler için çalışmak olmalıdır.
Türk milletinin geleceği çocuklarda, çocukların geleceğinin de bizlerde olduğu bilinci ile hareket etmeli, bu konudaki sorumluluklarımızı yerine getirmede de azami istekli olunmalıdır.