KİTAP YAYIMLASAN NE OLACAK Kİ ?
4 Haziran 1978...
Her insanın yaşamında dönüm noktaları vardır. Birer milat gibi.
Nedir o günün önemi bizim için. Ürgüp Lisesi'nden ayrılıp Fırat Üniversitesi'nde göreve başladığım gün olması...
Daha ilk gün, ilk hafta, ilk ay düş kırılmaları başlıyor.
Neden ? Kuruluş aşamasındaki Edebiyat Fakültesi yayın konusunda yetersiz. Ben düşünmüştüm ki, hazırladığım dosyaları Rektörlük kabul edecek, kitaplaştıracak.
Adımızın önünde unvan olarak asitan vardı. YÖK Yasası ile araştırma görevlisi olduk. İstanbul Üniversitesi'nde doktoramızı yaptıktan sonra da bu unvan devam etti adımızın önünde yer almağa. Ne zaman ki, Dicle Üniversitesi'ne geçip Yard.Doç. Dr. olduk, ondan sonra öğretim üyesi sayıldık.
Doçent yardımcılığı gibi bu unvan, bu akademik san hiç de hoş değildi. Tam 2 kez sınavlarda başarısız sayıldık. Hem de DTCF'de, bitirdiğimiz kendi fakültemizde. Yıldırım aynı yere 2 kez düşmez. Kör aynı çukura iki kez yuvarlanmaz. A.K. adlı pek muhterem bir coğrafya profesörü jüri başkanı oldu. Elazığ'dan giden uyduruk suçlama mektuplarıyla bu zat, hakkımızda yalan yanlış kanılara sahip kılındı. Sonuçta 4 yılımız boşa geçti.
İstanbul Üniversitesi'nde Doçentlik sınavına girdik ve unvanımızı kazandık. Kişinin özüne güven duyması biraz da unvanla ilgilidir.
Doç Dr unvanıyla bazı dosyaların kitaplaştırılması daha kolay oldu. Çevre Sorunları adlı ilk yayınımız Kayseri'de, pek de özenli olmayan bir baskıyla yapıldı.
Prof olunca yayınevleri daha çok ilgi gösterir akademiklere. Fakat bizim talihsizliğimiz burada da kendini gösterdi. 1999'da başvuru yapabilirdik. Rektörümüz ile YÖK Başkanı arasında diyalog iyi sürmüyordu. Bu ne demektir ? Kadro ilanına YÖK'ün onay vermesi gerekir. Kadro ilanı olmayınca nereye başvuracaksın ? Olmadı. Sonuçta 4 yıl daha böyle geçti gitti. Kıdemli Doçent olduk. Fakat üretmeyi, dosya hazırlamayı sürdürdük...''
............................
Doğudan, batıdan, kuzeyden, güneyden, ara yönlerdeki üniversitelerimizden meslekdaşlarım geliyor ziyaretimize. İyi, güzel. 30 yıl görev yaptığım Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi'nde 31 kitabım çıkmış. Bir bölümü Rektörlük yayını olarak Döner Sermaye Basımevi'nde hazırlanmış; kitaplaştırılmış. Rektörle, dekanla, yayın kurullarıyla diyalogumuz bazı dönemlerde iyi yürümemiş; yaprak kımıldamamış, tek bir kitabımız basılmamış. Kayseri, Ankara, Bursa, İstanbul, İzmir'de çıkmış bazı kitaplarımız. Yayınevleri te'lif bedeli ödemediği gibi, tüm masrafları kendimiz karşılamışız ( 2000 öncesinde binlerce ABD Doları ödemişiz. Şimdi o paralar elimizde olsaydı; Dolar zenginiydik ).
Evet, ziyaretimize gelen meslekdaşlarım, kitaplığıma göz gezdiriyor. Bazı kitaplarımı ilk görüyor. Hayretler içinde, alıp inceliyor.
'' Yahu arkadaşım, nasıl yazdın bu tuğla kalınlığındaki kitabı ? ''
'' Sen İstanbul'da yaşıyorsun. Ulaşım için günde kaç saatin geçiyor ?''
'' Evim Acıbadem'de. Beyazıt'a git, gel 5 ya da 6 saatim otobüs, metro,vapur...''
''İşte yanıt burada. Evimden çıkıyorum. Otomobilimin radyosunu açıyorum. Fakülteye geldiğimde ,dinlediğim türkü bitmemişse birkaç dakika daha oturup bekliyorum.''
'' Ne kadar da basite indirerek, kolayca anlatıyorsun.''
'' Güneşin doğuşu öncesinde odamdayım. Tan yeri atanda, şafak sökende, kahvemi hazırlamışım, içiyorum. Kahvaltım bu işte. Başlıyorum çalışmağa. ''
'' Yok, yok. Bir önemli özveri var burada. ''
'' Hafta sonu iki gün, en verimli çalışma saatlerini içeriyor. Diger günlerde derslerim var. Günde 2 saat, 4 saat...Diger fakültelere de gidip ders veriyorum. Toplantılar oluyor, öğrenciler makale, kitap istiyor, sorunlarını bana iletiyorlar. Oysa hafta sonu çok rahat. Rahat derken...Odam sauna gibi oluyor daha nisan ayı başlarında. Serinletici aygıt yok. Aydıngere harita, blokdiyagram çiziyorum. Terim damlıyor, harita bozuluyor. Hadiii, yeniden çiz. Ter gözlerimi yakıyor...Bu kitaplar böyle böyle ortaya çıkıyor. ''
'' Pekiii, yayınevleriyle nasıl bağlantı kuruyorsun ? ''
'' İşte orada duygusallık devreye giriyor. Eskiden, 1990 öncesinde mektup yazardım. Öyle ifadeler ki, taşa okusam taş ağlar; anla artık. Yıllar var ki, mail adreslerine öneriyorum dosyalarımın kitaplaşmasını. Elbet herkes ticari düşünceye sahip. 10 yere bildiriyorum da, bir yerden olumlu yanıt geliyor.''
'' 4 yıl, 8 ay, 16 gün Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü yaptığını da öğrendim. Kendi fakülten, kendi alabilim dalın, ders sayısının çokluğu...Nasıl dayandın bu görevlere, bu ağır iş yüküne ?''
'' Yanıtı işte karşında...Daha 55 yaşındayken 80'inde göstermiyor mu bu fakir ? ''
'' Doçentlik sınavlarında jüri üyesi olarak çok yardımcı olduğunu duyuyorum.''
''Ben çok çektim anlayışsız insanlardan. İçtenlikle çalışmış, üretmiş, makale hazırlamış genç arkadaşlarımın unvan kazanmaları için çalışmışımdır. Öyle durumlar olurdu ki, jüri üyelerinin kanaatlerini değiştirirdim. Bir şey daha var. Kendimi övmek gibi olmasın. Diyelim doçentlik sınavı İzmir'de. Uçak biletimi öyle saatlere göre alıyorum ki, bir günde sınavı yapıp, aynı gün dönüyorum. Öğrencilerimin dersleri boş geçmesin. İşlenecek çok konu var. Tüm çabamız onların nitelikli eğitmen olarak yetişmeleri için. ''
................................
Yaşam pahalı. Üniversitenin olanaklarıyla yerleşke içinde güzel, bahçeli bir villada yaşamak konut sorununun olmaması anlamına gelse de, yaşam zor. Yayınevleri te'lif bedeli ödemek yerine, yazar hakkı diyerek koli koli kitap gönderiyor. PTT yoluyla da olsa onları meslekdaşlara, hevesli okurlara ulaştırmak çok pahalıya maloluyor. Varsıl insan değiliz ki. Bütçemiz sarsılıyor.
Emekli olduktan sonra, binbir zorlukla satın aldığımız konut 4 odalı. Bir odası tümüyle kitap deposu. Eritme olanağı yok kitapları. En küçük bir azalma belirtisi de ortada görülmüyor.
Ev sahibesinin , odalardan birinin kitap dolu olmasıyla yaşadığı mutsuzluğu uzun uzun anlatmağa gerek var mı ?
.......................................
Sonuç nedir ?
Bir iki makaleyle , kitapsız doçlar da prof oldu. Hem de dekan, rektör yapıldılar. Ehliyet, liyakat, uzmanlık...Geçiniz...
214 üniversitemiz var bugün. Devlet, kamu, vakıf...Kaçı gerçek üniversite; kaçı gerçek bilim adamlarına sahip ? Kimler ders veriyor ?
Gerçekler acıdır; can yakar.
......................................
1 Kasım 2023. Ürgüp