NEDEN İKİ YAKAMIZ BİRARAYA GELMİYOR ?
‘’ O kim oluyor yav? Ben it bağlasan durmaz evde kiracıyım. O villasında yaşıyor.’’
Bunu diyen 21 yaşında araştırma görevlisi.
Saldırdığı kişi 55 yaşında profesör.
Genç arkadaş pır pır etmeden uçmak istiyor. Hırçın, öfkeli.
…………….
‘’ Ben ondan daha başarılıyım. Onlar eski metodlara göre yetişmiş inşaat mühendisleri. Adam BMW SUV’a biniyor. Ben elden düşme çarkıt arabama benzin koyamıyorum. O, lüks dupleksapartman dairesinde yaşıyor, ben gecekondumsu kulübede. Benim emeğimi sömürmesine izin vermeyeceğim bunda sonra.’’
Genç arkadaş 20’nin ortalarında. Sert eleştirdiği meslekdaşı 60’ında.
Yeni inşaat mühendisi küp içine girmeden turşu olmak istiyor.
………………..
‘’ Adam 6 yıl tıp fakültesinde okumuş. Sonra sağlık ocaklarının birinde pratisyen hekimlik yapmış. Kabul, güleryüzlü, nüktedan. Bu yüzden oftalmoloji uzmanlığını süratle tamamlamış. Doçent, profesör olmuş. İlaç firmaları yılda 2 kez Arjantin’den Yeni Zelanda’ya; Kanada’dan Güney Afrika’ya götürüp gezdiriyor. Bedava ye,iç, cebine ayrıca harçlık da konsun. Sempozyumlar, kongreler, seminerler ülke içinde her ay. Yarım saatlik bildiriş var efendinin, 9 gün üniversiteden uzak. Hem ziyaret, hem ticaret. Oh ne ala memleket yahu. Derslerine biz girelim, parayı o alsın. Bundan sonra yağma yok. Onun yerine derse girmeyeceğim. Görelim, ne yapacak.’’
Pratisyen hekim genç öfkeli, kırgın.
Yaşı 60’ı geçgin anabilim dalı başkanı profesöre veryansın ediyor.
……………..
Yaşı 60’ı çoktan aşmış prof, hafta sonu tatili nedir bilmeden eski notlarını kitaplaştırmağa çalışıyor. Yılların birikimi. Yardım eden de yok. Herkesin kendi işi gücü var.
Prof 10 yayınevine başvuruyor. Dokuzundan olumsuz yanıt alıyor.
Aynı karşılıklar : ‘’ Öğrenci kitap almıyor, 1000 tane basmak için kaç milyon TL bağlıyoruz, açıklasak hafsalanız almaz.’’
Genç araştırma görevlisi hocasını eleştirme hakkını kendinde görüyor: ‘’ Prof olmuşsun, bölüm başkanlığını yürütmüşsün, bir ara dekan da olmuşsun.Daha ne? Nedir telaşın? Verdiğin dersler de hayır matah bir şey olsaydı bari. Kitap olacak da ne olacak? Öğrenci para mı verecek? Elinde kalacak.’’
Araştırma görevlisi olmak için ne yapmış bu genç ?
Sınava 5 kişi başvurmuş.
Görünmez bir güç dördünü vazgeçirmiş. ‘’Size de sıra gelecek, acele etmeyin.Hepiniz alınacaksınız istediğiniz bölümlere.’’
YÖK’ün bir yönetmelik maddesi der ki : Eğer sınava tek kişi girerse sıfır puan da alsa başarılı sayılır.’’
Bunu kullanıyorlar. Yarkurul üyelerinin eli kolu bağlı. Ülkenin tüm üniversitelerinin kadroları nerede belirleniyor. Erzurum’da K.H. Dergahı’nda. Hazret ölüp gitse de halifeleri (!) görevlerini (!) liyakatle (!) yürütüyorlar…
Genç araştırma görevlisi özeleştiri yapma yeteneğine sahip değil.
Özünü eleştirmiyor da, kendisini herkesten üstün görüyor…
Unutuyor buraya nasıl girip o unvanı kazandığını…
………………………
‘’ Şu hale bak yahu! Ben bu vilayette koskoca İl Tarım-Orman Müdürlüğünde Şube müdür yardımcısıyım.Köylüye sorsan bakanı bilmez, genel müdürü bilmez, beni bilir. Ben ki köylüye Amerikan ilaçlarını tanıtan adamım. Kim kadrimi kıymetimi biliyor Bakanlık’ta ? Genel müdürümüz beyefendi yanında hanımefendiyle geliyor. Neymiş. İnceleme gezisi. Yahu kızdırmayın adamı. İncelenecek nesi var bu ilin tarımının, zaten orman yok da.Aç interneti, gir ilimizin sitesine, öğren neyin ne olduğunu. Hayır, bunalmışlar Ankara’da.Dedikodu, bürokrat hanımlarının bitmez tükenmez çekişmeleri…Gidip Selim Amcanın Sofra Salonunda bir kaburga yiyelim. Tamam.Gelmişken Hasankeyf, Midyat, Mardin…Valilik nasıl olsa emre amade…Hediyeleri de hazır…Neye kızıyorum? Genel Müdür beyefendi Audi’ye biniyor da ben niye yerli Röno’ya biniyorum yahu ? Neyim eksik ondan…Bu memlekette o genel müdür olmasa da işler yürür.Amma bennn olmazsam köylü, orman işçileri felç olur; işler derakapdurur. Baştakiler bunu bilmiyor…Bizim il müdürünün oğlu da geçen gün babasının resmi plakalı BMW’siyle öğünmüş. Bizim kız ağlaya ağlaya geldi okuldan. ‘’ Babaa, sen niye binmiyorsun BMW’ye ? ‘’ Yahu, benim kızımın, canımın, ciğerimin, çiçeğimin gözyaşları sizi hiç harekete geçirmeyecek mi? ‘’
İl şube müdür yardımcısına BMW verilse, kurulup otursa,buyruk verse sürücüsüne, kızının okuluna gitse, okul yöneticileriyle görüşse, müdürün oğlu da o gün lojmana yürüyerek dönse, tamamdır.
Ne dert, ne tasa.
Memleket kurtulacak, yalnız il değil…
……………………………
Emek vermek yok.
İnsanlar sabırsız.
Özünü geliştirmek isteyene çelme takıp düşürüyorlar.
Bir,iki yabancı dil öğrenmek isteyenler var; alayla karşılaşınca, kırılıp bırakıyorlar çalışmayı.
Ortam yoz insanların rütbe kazanmasına elverişli.
Mevki, makam yetersiz, yeteneksiz insanların eline geçiyor.
Başlıktaki soruyu yineleyelim.
Neden iki yakamız biraraya gelmiyor.
……………………