Nüfusumuz hızla çoğalmakta işsizlerin sayısı da artmaktadır. Çok zaman resmi verilerle reel hayatın uyuşmadığını günümüzde herkes bilmektedir. Tahsil yapmışsan KPSS’nin peşinde koşmak zorundasın yâda taşeron olmanın yollarını arayacaksın. Üstelik taşeron olmanın ve kalmanın zorluklarını da son günlerle onlarla yaptığım sohbetlerle daha iyi anladım. Sermayen var ne iş yapacaksın? Aslında buda muallaktır. Devlet destek veriyor, ne için alacaksın? Köyler iç göçe durdu, köyler ıssızlaştıkça şehirlerin nüfusları artıyor. Kırlar, tarlalar bomboş ne iş yapacağız? Adam çalıştırsak maaşının yanında sigorta da istiyor. Bizler o kadar kazana bilecek miyiz? İş hayatına yeni atılanlar ailelerinden stratejik alabilenler destekler alıyorlar. Peki, bu iş hayatına atılan son kuşaklar çocuklarına bu destekleri vere bilecekler mi?
                       
Bu sarmal, bu stratejik sorunlar, stratejik çözümlerle mümkün olacağına inanmaktayım. Bir taraftan Türkiye içte ve dışta bir takım sorunlarla uğraşıp duruyor. Bu yüzden milli gelirimizin büyük kısımları buralara gittiği aşikâr bir durumdur. Tüm bu ahvalde dâhi problemlerin hiç biri çözülmez olduğuna da inanmıyorum.
           
Alın bir fikir de benden…
           
Organize sanayi bölgeleri birçok insanımıza istihdam sağlamaktadır. Sermaye sahipleri ise kendilerine uygun işleri daha rahat bir şekilde yapmaktadırlar. Organize sanayi bölgelerinin fonksiyonları büyük şehirlerde daha iyi izlenebilmektedir. Oysa bizim bir organize sanayi bölgemiz dahi birçok insanımıza iş olmakta, aile ocakları şenlenmektedir.
           
Bizler Nevşehirli olarak elimizde neler var onları iyi bir şekilde bilmemiz lazımdır ki bir şeyler yapabilelim. Aileler çocukları için paniklemesin. Çocuklarımız gönül rahatlığı ile tahsillerini yapıp en güzel işlerde çalışsınlar ki mutlu olsun, ülkemiz de mutlu olsun.
           
Bazen Türkiye’nin gündemine gelip-giden bir konu vardır. Organize sanayi bölgeleri kuruluyor da, Organize tarım bölgeleri, organize hayvancılık bölgeleri neden kurulmasın?
           
Bu işin ekonomide, kalkınmada, istihdamdaki özelliklerinden bahsedelim, kuruluşundaki zorluklarına da değinelim.
  1. Tarıma veya hayvancılığa alınmamış veya alınamamış arazi parçaları ekonomiye kazandırılır. Zira plan haritanın üzerine oturtulunca alt yapısı hazırlanır, harap olan bağlar bahçeler ve yıllarca ekilmemiş ürünler kalkarken arazi sahibine de kira geliri getirir.
  2. Tarım hayvancılığı, hayvancılıkta tarımı desteklediği için bu bölgeler dışında kalan yerlerde yem bitkilerinin tarımının yapıldığı görülebilir.
  3. Alt yapının hazırlığı küçük sermayelerin birleşerek küçük ve orta ölçekli yeni işletmeler görülmeye başlar. İnanın bu işletmeler kısa vadeli olmadığı gibi gittikçe büyüdükleri de görülebilir.
  4. Veterineri, ziraat mühendisleri, teknisyenleri, siloları ve tüm alt yapısı hazır olan bu bölgelerde olabilecek olumsuz durumlar için müdahale kolaylığı ve hızı sağlar.
  5. Tarım-Hayvancılık borsaları kurulur. Bu sayede üretici mahsulünü bedavaya satmaz veya derelere dökmez.Bir takım dolandırıcı kesimi işlevlerini kaybeder.
  6. Çok büyük boyutlarda istihdam sağlar. Öyle ki tarımda ve hayvancılıkta makine ve emeği ile geçinen yeni sektörler oluşabilir.
  7. Ürün ve üretim çeşitliliği sağlanır. Üniversiteler araştırma kolaylığına kavuşurken, bu konuları seçen öğrencilerimiz hayatın içinde eğitimlerini alarak kendilerini daha da fazla geliştirebilirler.
  8. Tüketici ürünleri pahalı almazken, üretici de ürünlerini günümüzdeki gibi ucuza satmaz.
  9. Yeni yem fabrikaları, tarımsal ve hayvansal ürünler üretecek büyük çaplarda işletmeler kurulurken istihdamında olağan üstü bir şekilde artırabilir.
 
Yerleşkelerin birbirlerine yakınlığından, arazi parçalarının küçüklüğünden, güneşli tepelerin ağaçsız ve verimsizliğinden bahsedilir durur. Meselenin birde başka açısına bakmak gerekmektedir. Zaten köylerimiz terk edilmektedir. Üzümün kilosu geçen yıl 60 kuruştu. Bu yıl 40 kuruşa düşmüştür. Başka bir üretici 200 çuval elmasını yerinde çürümeye terk ettiğini söylemişti. Nedenini sorduğumuzda ise, Yol parasını bile kurtarmadığını söyledi. Yine başka bir üreticimiz 100 tonun üzerinde patatesini derelere dökmüştü. Başka bir üretici ile mülakatımda “Alım garantisi olan her şeyi ekerim.” Demişti.
           
Bu konuları ayrı ayrı işleyeceğiz. Bu gibi projeler daha da geliştirilerek şeffaf ve samimi bir şekilde halka iyi anlatılması gerekir. Zira benim halkım, eli ile tuttuğuna, gözü ile gördüğüne inanır. Duydukları kötü örnekler hatıralarında bulunmaktadır. Elbette bu konulara da değineceğiz.
           
İşsiz vatandaşım her yerde aynıdır. Köylüsü şehirlisi olmaz. İşsiz bir insanım kullanılmayan bir enerjidir, kuvvettir. Ağaçsız bir tepem benim utancımdır. Hoşça kalın.