PİLİÇ

Faruk GÜÇLÜ

Kendircinin Ali, Anadolu’nun ücra bir köyünde  çobanlık yapardı. Garibandı, taygeldi bir ailenin çocuğuydu. Köyde tarlaları,evleri barkları, bahçeleri yoktu. Sığıntı halde çobanlık yaparak geçimlerini sağlarlardı. Köyün “kalık” diye tanımladığı “Cindirik Fadik” ile Kendirci’nin Ali evlendirilmişti. Kendircinin Ali’den bir kızı olan Cindirik Fadik, üç yıl sonra karısı ölen  başka bir köylüye kaçmıştı.

Kendircinin Ali, kızıyla evde baş başa kalmıştı. Hem çobanlık ediyor hem de kızını büyütüyordu. Bir süre sonra kızını da Zoduk Memet’le evlendirdirdi. Kendircinin Ali tek başına kalmıştı. Ağabeyinin evinin yanında bir oda da tek başına yaşamaya, köyün koyun çobanlığını yapmaya devam ediyordu.

Kışın Kurukafa’nın kahvede domino oynarken Celepcinin Ahmet “ Ali dayı  başlık parası hazırla sana Gayseri köylerinden gız getirilem bah çabıtçının Hasan getirdi” demişti bir kere. Bu laf kafasına çakıldı adeta Kendircinin Ali’nin. Yalnızlık tak etmişti canına. Celepçinin Ahmet ile  Düştüler Kayseri yoluna.

Yeni gelecek gelini bekleyen köylüler günde bir kez Nevşehir’e yolcu getirip götüren Zıkka’nın minibüsünü bekler oldular.

Çelepçinin Ahmet, Kendircinin Ali, Zıkka’nın dolmuşla geldiler iki gün sonra köye.  Tüm köylü pür dikkat dolmuştan inen çocuk yaştaki genç kıza bakıyordu. Kendircinin Ali altmış yaşında, kendisine eş olarak getirdi genç kız henüz on bir yaşındaydı. Köylüler adını “Piliç” koydular. Piliç civciv olma yaşını tamamlamış ama henüz tavuk olamamış tavuk yavrularına denirdi. Köylüler hiçbir zaman gerçek adını öğrenme gereği duymadılar ona hep “piliç” dediler.

Piliç’in ayağında doğru dürüst ayakkabı, bacağında dimisi bile yoktu. Köylüler eksikleri tamamladılar. Kendircinin Ali babasına “beşbin gayma” saymıştı.  Parayı desteleyen baba kızının gelin gideceği köyün adını bile sorma gereği duymamıştı.

Piliç babasına ve annesine hele babasına itiraz etmeyen abisine çok kızmıştı. Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen adlarını bile anmaz olmuştu.

Piliç Kendircinin Ali’den çoluğa çocuğa kavuştu. İki oğlu bir kızı oldu. Çocuk olunca nüfusa evlilik kaydı yapıldı.

Aradan geçen uzun zamana rağmen ne o annesini babasını görmek için  köyüne gitme annesini babasını görme gereği duymadı Piliç. Annesi,babası ve abisi de  Piliç’i görmeye hiç gelmedi. Zaten gelin gönderdikleri köyün adını bile sormamışlardı. Arada kilometrelerce mesafe olan bir köyde unutulmuştu adeta.

Çobanlıkla geçimini sağlayan Kendircinin Ali epeyce yaşlanmıştı. Bir gün ölüm haberi geldi. Artık Piliç yalnız kalmıştı. İki oğlu İstanbul’a çalışmaya gitmiş bir daha dönmedikleri gibi anneleri de sormuyorlardı. Evlenme yaşına gelen kızını da bir yıl sonra evlendirdi Piliç. Ancak köyde köylünün verdiği yardımlarla yaşıyor ve hiçbir sağlayamıyordu. Tarlası da yoktu Kendircinin Ali’nin .

Köylü bir gün bir haberle çalkalandı..

-Piliç Dobada’ya guma gitmiş diye..

Evet yeniden yaşlı ve evli bir kocaya kuma olarak gitmek zorunda kalmıştı. Piliç.

Gerçek adı ne idi, Kayseri’nin hangi köyünden gelin gelmişti. Merak eden, bilen yoktu otuz beş yıl yaşadığı Anadolu köyünde..