BİR KÜTÜPHANENİN ZENGİNLİĞİ
Ürgüp İlçe Tahsinağa Halk Kütüphanesi'ni 1971 yılı şubatında tanıdım. Mustafa Güzelgöz amcayla sohbetin tadına doyum olmazdı. Giderek daha iyi tanımağa başladım kütüphanenin nadir kitaplarını, dergi kolleksiyonlarını.
Caharles Texier'nin L'Asie Mineure adlı ünlü eserinin Ali Suat'ın çevirisiyle 1924 yılında İstanbul Matbaa-i Amire'de yayımlanmış 3 ciltlik KÜÇÜK ASYA, Kütüphane'nin en değerli kitapları arasındaydı. O denli değerliydi ki, özel bir bölümde korunuyordu ve dışarı çıkartılması yasaktı. Güzelgöz Amcamın verdiği güvenceyle Cappadoce Bölümünü içeren cilt bana teslim edildi. Göre'de babam emekli öğretmen Şükrü Bey, 100 sayfalık bu bölümü teype okudu. Bunların yazıya geçirilmesi epey zamanımı aldı, zorlandım , fakat sonunda tamamladım. Bu iş bitince getirip kitabı teslim ettim.
Güzelgöz Amcamın İstanbul'da bir sahaftan pazarlıkla alarak Kütüphane'ye kazandırdığı Jerphanion'un LES EGLISES RUPESTRES DE CAPPADOCE adlı eser de pek önemliydi. Belki Fransa kütüphanelerinde bile kalmamıştı. Arkeologların temel başvuru kaynaklarından biri olan bu kitabı da satır satır tarayarak işime yarayan bölümlerini Türkçeye çevirdim.
'' Nadir Eserler''in tamamını yazmak bu kısa makalenin konusu dışında kalır. Çizelge uzundur. Bu girişten sonra asıl anlatmak istediğim konuya geliyorum.
Bir kütüphanenin zenginliği, varsıllığı nereden gelir ?
1930'larda, 40'larda elbet dergi yayımı büyük ölçüde kamu kaynaklı idi. Az sayıda, fakat nitelikli dergilerin çıktığını görüyoruz o dönemde . Tahsin Ağa Halk Kütüphanesi'nde o dergi kolleksiyonlarından ÜLKÜ ciltleri vardı.
ÜLKÜ, Devlet'in desteklediği bir yayın idi. Önce küçük boy çıkmış, 1940 ortalarında daha büyük boylu olmuştu. Buna Yeni Seri denilmişti. Eski olsun, yeni olsun nitelikli yazılarla oylumlu bir dergiydi. Öyküler, arkeolojik kazı sonuçları, folklor, sergiler, konserler, yayınlar...Ülkemizin kültürüne, ekinsel etkinliklerine ayna tutan bir yayın organıydı Ülkü. Yeni Seri'de ressamların Anadolu gezilerinde ürettikleri resimler , çizimler, gravürler yer alıyordu kapaklarında.
1970 ortalarında Ürgüp'te öğretmenlerin okuduğu görülüyordu. Köylerden gelen ilkokul öğretmenleri Cumartesi günü lise öğretmenleriyle kütüphanede buluşup bilgi alışverişinde bulunuyorlar, yarenlik ediyorlar, birbirlerine, okudukları kitapları anlatıyorlardı.
Tv yayınları 1974'te başlamadan önce, okumak için vakit buluyordu öğretmen, öğrenci.
Yılın 11 ayında Ürgüp dışında yaşadığımızdan, Kütüphane'ye olan özlemimiz artıyordu. Emekli olunca artık daha uzun süre kalabiliyorduk beldemizde.
Bu yıl Mayıs ayının başında Ürgüp'e döndüğümde, ilk işim Kütüphane'yi ziyaret oldu.
Ülkü ciltlerini taramak istediğimi söyledim. Görevlilerin yüzü karardı.
'' Hocam, biz o ciltlerin tamamını Nevşehir Damat İbrahim Paşa İl Halk Kütüphanesi'ne devrettik.''
Nasıl olur? Neden bu zahmet? Yer mi yok? Görüyorum, raflarda boşluklar var.
Üzüldüm. Yukarı çıkıp Kültür Bakanlığı Yayımlar, Kütüphaneler Genel Müdürlüğü'nün internet adresine duygularımı, düşüncelerimi yazdım. Bir anlamda ''protesto'' ettim.
Dergi kolleksiyonlarının başka bir yere aktarılmasına kim, neden karar vermiştir?
Bakan...
Gayrı işi gücü yok da, bir kütüphanenin durumuyla mı ilgilenecek ?
Genel Müdür...Gezip dolaşmaktan, dış ülkelere gitmekten vakit bulup da Ürgüp'le mi ilgilenecek?
Bir daire başkanı, şube müdürü ...Olabilir...
Nevşehir'deki İl Halk Kütüphanesi müdürü...Olabilir. Demek, bu denli kolay. Ürgüp'e layık görmüyor da merkezi bir yerde depolanmasını istiyor.Varsın orada küflensin, tozlansın, borulardaki bir çatlaktan sızan sularla hamurlaşsın, yokolsun gitsin.
Nevşehir İl Halk Kütüphanesi'ne gidip ÜLKÜ Dergisi ciltlerinin akibeti ne oldu, araştıramadım. Uygun bir zamanda soruşturacağım. Fakat merak ettiğim şudur: Ürgüp'te dergi okuyan, eski ciltleri tarayan yoktur artık anlayışıyla, orada kalmasına izin vermeyen otoritenin buyruğuyla il merkezine aktarılan o ciltleri acaba kaç kişi isteyip de okumuştur ?
Herkesin cebinde ''akıllı cep telefonunun, evinde internet bağlantılı bilgisayarın, televizyon''un olduğu bir ülkede kütüphane, dergi kolleksiyonları ne anlam taşır ? Ancak, bizim gibi ''çağdışı'' kalmış, '' dinozorlaşmış '' eski öğretmenler için bir değeri vardır onların . Öyle değil mi ?
Evet, ÜLKÜ ciltlerini arayıp soran, merak edip isteyen olmuş mudur ? Sanırım bu sorunun yanıtı ''sıfır'', ''hiç kimse'' olacaktır.
Bakanlık internet sitesindeki şikayet, istek köşesine yazdığım ''protesto''yu burada yinelemek istiyorum. Bu kararı kim vermişse , kimler buyurmuşsa Türk kültür yaşamına verdiği zarar nedeniyle kınıyorum, ayıplıyorum ve ''istifaya davet'' ediyorum. Bu kadar kesin.
............................. 23 Eylül 2018. Ürgüp..........................