BULDUK ÇOCUK SANDİME
Doç. Dr. Faruk GÜÇLÜ
1900’lü yılların ilk yarısıdır, yıl tam bilinmez.Muhtemelen Birinci Dünya Savaşı yıllarıdır. Kozluca Köyü Muhtarı Apılı Ağa (AbdullahGüçlü) bir yaz günü eşekle Nevşehir pazarından köyüne dönerken Tatlarin Kasabası civarında taş dibine bırakılmış bir çocuk sesi duyar. Sese doğru yönelir, ağlayan bir sahipsiz çocuk. Gece karanlığıdır, çevre de kimse yoktur. Çevreye seslenir, bağırır sese cevap veren olmaz. Çocuğu sahiplenir köye götürür, karnını doyurur. Ertesi gün Tatlarin Köyü’ne geri gelir çocuğun ailesine arar sahip çıkan olmaz.
O dönemde Tatlarin ve bölge köylerinde bulunan Rumların Birinci Dünya Savaşı sebebiyle Yunanistan’a gitmek üzere köylerinden ayrılmaktadırlar.Gülşehir, Tatlarin arasında yaşayan epeyce Rum ahali vardır. Savaş sebebiyle Türklerle Rumların arası çok da iyi değildir. O nedenle parası olan, gidebilecek durumda olan Rumlar bölgeden ayrılmaktadır.
Yol kenarında bulunan ve yöre halkı tarafından “bulduk” denilen çocuğa Mustafa anlamına gelen “Mıstık” adı verilir.Köylü çocuğu bırakan aileyi arar, köyünden ayrılan bir Rum ailenin uzun yolda götüremeyeceği için bıraktığı ya da çocuğa bakamayan bir ailenin bırakma ihtimali düşünülür. Belki de çocuk yasal olmayan bir ilişkinin sonucu doğmuştur. Savaş koşullarında ve salgın hastalıklar sebebiyle çokça ölüm olmasından dolayı yerli bir ailenin çocuğu bırakmış olması pek akla yatkın değildir. Muhtar Abdullah Ağa tarafından Acıgöl Nahiye Müdürlüğüne haber verilir ancak net bir yanıt alınamaz.
Kırımlılar diye bilinen Herikli aşireti mensubu Kozluca Köyü kurucusu AşıkMemiş’in torunu olan Abdullah Ağa, O dönemde bölge de ve Nevşehir Kazasında sözü geçen biridir. Durum Nevşehir Kaymakamına da iletilir. Abdullah Ağa ,çocuğu alır Kaymakama götürür. Ülkemizde henüz Çocuk Esirgeme Kurumu kurulmamıştır. Kaymakam “Abdullah Ağa bu çocuk sana kaldı, ağalığını göster” der ve çocuğu sahiplenmesini ister.
O yıllar savaşın, açlığın ve kıtlığın doruk noktasına ulaştığı yıllardır. İnsanlar bırak buğday ekmeğini arpa ekmeği dahi bulamayacak haldedir. Kefenk taşının öğütülüp kuru otlarla kaynatılıp yenildiğini dahi anlatmıştı yaşlılar. Ağaç yaprağını, dikenleri kaynatıp çorba gibi içildiği anlatılagelmiştir. Artık küçük Mustafa , Abdullah Ağa’nın diğer çocukları gibi ilgi görür.
Mustafa büyür ,arayanısoranı olmaz. Abdullah Ağa, Mustafa’yı büyütür, evlendirir. Mustafa, çoluk çocuğa karışır.
Mustafa’nın torunları Atasözlerini doğrular hani derler ya “besle yetimi…..” diye. Abdullah Ağa’nın torunları Mustafa’nın torunlarından çokça zarar görürler.