1823 öncesi ABD, etkisi yalnız Kuzey Amerika'da geçerli olan bir devlettir. Kuzey toprakları Britanya Krallığına (United Kingdom) ait Kanada'dır. Güneyde de bunalımlar içinde Meksika Devleti yer almaktadır. Güney Amerika'da İspanya egemenliği sona ermiş ve birçok yeni devlet ortaya çıkmıştır. Henüz Alaska, Bering Boğazı'nın doğusundaki topraklar Rus Çarlığı'na aittir. Hawaii Adaları da yeni eyalet olmaya hazır değildir.
1817-25 arasında iki dönem Başkanlık yapan James Monroe'yı ele almakta yarar vardır.
Kongre temsilcisi ve senatör olarak siyaset sahnesinde adını duyuran Monroe'yu  Paris Büyükelçisi ve ardından Virginia Valisi olarak görüyoruz. Lousiana'yı satmak isteyen Fransa ile görüşmeleri yürüttü. Dışişleri ve aynı zamanda Savaş bakanlıkları yaptı. Birleşik Krallık karşısında kazandığı savaşlarla dikkat çekti. Cumhuriyetçilerin adayı olarak Başkan seçildi. ''İyi Duygular Çağı''nı başlattı. Indiana ve Illionis eyaletlerinin Birlik'e katılmasını sağladı.  Anayasanın yürürlüğe girmesinden sonra kölelik konusunda çıkan ilk çatışmanın barışçı yollarla atlatılmasını sağlayan Missouri Uzlaşması'nı gerçekleştirdi. Florida Yarımadası İspanya egemenliğinde idi, İspanya'yı Florida'dan çekilmeğe zorladı. Yarımada satın alındı. Yeni kurulan Latin Amerika ülkelerinin resmen tanınmasını sağlayarak İspanya'yı dünya politikasının aktörü olmaktan çıkardı. En önemlisi de Avrupa devletlerinin Güney Amerika'ya müdahalesini önledi.
2 Aralık 1823 günü  ABD Başkanı James Monroe Kongre'ye yıllık bildirisini sundu. Dış politika ağırlıkla yer almıştı bildiride.
Önceleri Monroe İlkeleri olarak bilinen ve 1852’de Monroe Doktrini olarak ünlenecek bu bildiride neler  dile getirilmişti ?
  1. Eski Dünya ile Yeni Dünya farklı sistemlere dayanmaktadır. İki ayrı dünya olarak kalmaları gerekmektedir.
  2. ABD, Avrupa ülkelerinin iç işlerine ya da aralarındaki savaşlara karışmayacaktır.
  3. ABD, Batı Yarıkürede var olan sömürgeci ilişkileri tanıyarak, bu konuda herhangi bir müdahaleden kaçınacaktır.
  4. Batı Yarıküre’de herhangi bir ulusu denetim ya da baskı altına alma girişimi ABD’ye yönelik bir saldırı sayılacaktır.
Bu Doktrin, Amerika Anakarasını, özellikle 51. Enleme değin  Pasifik Okyanus'un kıyılarını ve  Avrupalıların, özellikle İspanya ile bağlaşık durumdaki Fransa ile Rusya'nın  ve Büyük Britanya Krallığı'nın yeni sömürgeci müdahalelerine karşı direnen Latin Amerika'yı korumayı amaçlıyordu.
ABD, Amerika anakarasını koruması altına alacak, ama Avrupa işlerinden de elini çekecekti. Buna kendi kabuğuna çekilme, izolasyon politikası , yalıtım siyaseti deniyordu.
Özetle Doktrin, Amerika ve Avrupa'nın karşılıklı olarak birbirinin iç işlerine karışmaması biçiminde özetlenebilecek yeni bir dış politikanın temellerini ortaya atıyordu.
Monroe İlkeleri’nin temelinde Birleşik Krallık ve ABD’nin duyduğu ortak bir kaygı yatıyordu. İki devlet de bağımsızlığına yeni kavuşmuş eski Latin Amerika sömürgelerinin yeniden İspanya’ya bağlanması için harekete geçmesinden çekiniyordu. Böyle bir gelişme Britanya’nın Latin Amerika’da tecimsel ilişkiler kurmasını önleyecekti. Bunun üzerine BK Dış Bakanı George Canning, BK ile ABD’nin ortak bir açıklamayla Latin Amerika’da yeni sömürgeci girişimleri (neocolonialism) mahkum etmesini önerdi. Monroe, başlangıçta bu görüşü desteklemesine ve eski başkanlardan Jefferson ve Madison’ın da ona katılmasına karşın, sonuçta yalnızca Amerikan politikasını belirleyen bir açıklamayı savunan ABD Dış İşleri Bakanı Quincy Adams’ın görüşü benimsendi.
Batı Yarıküre’de tek yanlı ABD koruması anlamına gelen ABD Doktrini, dönemin askeri güç dengeleri bakımından gerçekleştirilebilecek  bir dış politika değildi. Monroe ve Adams Latin Amerika’daki olası saldırıları engellemek için BK Donanması’nın desteğine dayanmak gerektiğinin bilincindeydiler. ABD o dönemde büyük bir güce sahip değildi. Kara Avrupası devletleri de Latin Amerika’yı yeniden sömürgeleştirilmeye yönelik ciddi bir niyet de taşımıyorlardı. Bu nedenlerle Monroe Doktrini, ABD dışında pek dikkate alınmadı.
1833’te BK, Falkland Adaları’na el koydu ve Latin Amerika’daki diger girişimleri karşısında sessiz kaldı.Fakat, Başkan James K Polk 1845 ve 48’de BK ve İspanya’yı Oregon, California ve Yucatan Yarımadasında köprübaşları elde etmemeğe çalışmaları için uyararak Monroe Doktrini’ni yeniden gündeme getirdi. ABD’nin aynı politika doğrultusunda 1867’de Meksika sınırına gönderdiği birlikler, Fransa’nın Meksika’da kurmak istediği bir Katolik imparatorluk projesinden vazgeçmesinde önemli rol oynadı.
Monroe Doktrini ilerleyen yıllarda , anakara üzerinde egemenlik kurma siyasetine dönüştü.  Meksika'da Fransa tarafından ihlal edilen Monroe Doktrini (1862-67 ) ABD'nin Berlin Kongresi'ne ve 1.Büyük Paylaşım Savaşı'na katılmasıyla farklı bir boyut kazandı.
1870’den sonra daha geniş biçimde yorumlanan Monroe Doktrini, ABD’nin önde gelen bir dünya devleti olarak ortaya çıkmasıyla birlikte ABD nüfuz alanını belirleyen bir içerik kazandı. Başkan Theodore Roosevelt 1904’te ABD’nin uluslar arası yükümlülüklerini yerine getirmeyen Latin Amerika ülkelerinin iç işlerine karışabileceğini savunarak Monroe Doktrini’ne yeni bir öğe kattı. Roosevelt Gerekçesi ( Roosevelt Corollary ) olarak bilinen bu yeni politikanın görünürdeki ereği, Avrupa devletlerinin borçlarını ödemeyen Latin Amerika ülkelerine karşı yaptırımlara girişerek Monroe Doktrini’ni çiğnemelerini önlemekti.
ABD’nin kuzey ve güney Amerikaları birbirine bağlayan bölgeyi ( kıstak ) kendi çıkarları için daima el altında tutmak için müdahalelerini sürdürdü. Bu konuda Panama ve Kanal dikkat çekici bir özellik göstermektedir.
Atlas Okyanusu’nu Pasifik’e bağlayacak bir su yolu açma düşüncesi XVI. Yüzyıldan başlayarak ortaya çıktıysa da, teknoloji yetersizlikleri, XIX. Yüzyıl ortalarına değin yürürlüğe konmasını engelledi. 1878’de Ferdinand de Lesseps’in yönettiği Fransız şirketi , kıstak ( İsp. Istmo de Panama) eninde deniz düzeyinde bir kanal açma halesini alıp 1881’de çalışmalara başladıysa da, Şirket 1887’de iflas edince işler durdu. Uzun görüşmelerden sonra, Ferdinand de Lesseps’ten haklarını satın alan ABD, o dönemde Panama’nın bağlı olduğu Kolombiya yetkilileriyle görüşmelerde isteklerini kabul ettiremeyince, ABD Başkanı Theodore Roosevelt, Panama’nın Kolombiya’dan ayrılması hareketini destekledi ve Panama’nın 1903’te bağımsızlığına kavuşmasından sonra , istediği antlaşmayı  imzalatmayı başardı. Antlaşmanın temel koşulu, Panama Kanal Bölgesi (Canal Zone) adıyla kurulacak bölgenin bütünüyle ABD denetimi altına verilmesiydi. 10 yıl süren ağır ve çok can yitimine neden olan çalışmalardan sonra 1914’te Panama Kanalı hizmete girdi.
ABD sonraki yıllarda Latin Amerika’ya, özellikle de Antiller’e sık sık müdahale etti. Fakat 1930’larda bölgesel politikaları oluştururken Latin Amerika ülkelerinin ve Amerikan Devletleri Örgütü’nün (OAS) eğilimlerini göz önüne alma zorunluluğunu duymağa başladı.
Dünya jandarması görevi 2.Paylaşım Savaşı öncesinde BK idi. 1940’ların ilk yıllarında ABD öne çıktı. Pasifik Okyanusu, Kuzey Afrika, Güney Avrupa, Normandiya…Avrupa’da Berlin’e değin ABD’nin etkisi uzandı. Pasifik Okyanusu savaşlarında Japonya’nın teslimi ile ABD’nin etki alanı genişledi. Kore Savaşları…Himayesine aldığı Milliyetçi Çin Cumhuriyeti Soğuk Savaş dönemi…Demirperde Gerisi ülkeleri etki altı alma ve SSCB uyduluğundan çıkarma girişimleri ABD’nin hala Monroe Doktrini’ni sürdürdüğünü göstermektedir.
1960’ların başında Monroe Doktrini ABD ile SSCB arasındaki Küba sorunu anlaşmazlığında sık sık gündeme geldi. 
ABD, özellikle petrolü olan ülkelere ilgisini sürdürmektedir. Kuzey Afrika’da Libya…Ortadoğu’da Irak, Kuveyt ve günümüzde Suriye…ABD, bölgenin haritasını yeniden çizme, sınırları kendi dilediğince çizme ereğindedir. İkinci bir İsrail oluşumu ile ABD, İran üzerindeki baskılarını arttırabilecektir.
Monroe Doktrini günümüzde resmi olarak terk edilmiş durumdadır. ABD'nin dış politikasında artık uygulanan bir yol, yordam değildir. Fakat, en azından ABD'nin Latin Amerika işlerine duyduğu özel ilginin temeli olmakta devam etmiştir. Ancak, resmi söylem böyle görünse de, ABD dış politikası değişik yolda ilerlemektedir. ABD, hala, kendini gardiyan, dünya jandarması olarak görmektedir.
ABD’nin günümüzde de kendi çıkarlarını ve güvenliğini tehlikede gördüğü durumlarda müdahalelere başvurması, bölgeyi ‘’arka bahçe’’si olarak görme tutumunun uzantısı sayılabilir.
                             ………………………………………………
BK : Birleşik Krallık, Britanya Krallığı,Büyük Britanya.United Kingdom.