EMEKLİLERLE BİR KAÇ DAKİKA
   “Maaş farkları ne zaman yatacak?”
   “Ayın 26’sı Cuma günü yatacak.”
   “Yatıracakları 4 000 lira neye yarar ki?”
   “Haklısın, fazla bir şey değil, fakat buna da şükür, yatıyor ya, paramız elimize geçiyor ya…”
   “Vermesin, onu da istemiyoruz!”
   “Öyle dememek gerek, az olduğunu biliyorum ama gene de şükretmemiz gerek, 21 yaşından, bu güne kadar bu devlet bana maaş ödedi, bir gün bile maaşımı aksatmadı, vermemezlik etmedi, buldu, buluşturdu paramızı verdi”
   “Biz de göreve gitmemezlik yapmadık, sürekli geldik”
   “Ama o bizim vazifemiz, gitmemiz gerekiyor, maaşı onun için almıyor muyuz? Bu kanunda belirtilmiş, sınırları çizilmiş.”
   “Olsun istersek gitmeyiz!”
   “O zaman maaşını hak etmemiş olursun, maaş talebinde de bulunmaman gerekir.”
   “Kendilerine gelince buluyorlar”
   “Tabii ki onların da maaşlarını alması gerekmiyor mu? Onlar da bizim aldığımız gibi alacak…”
   “Ne dersen de yaptıkları yanlış”
   “Tabii ki yanlışları var, yok değil, ama bizim yanlışlarımız yok mu? Biz de sütten çıkmış ak kaşık değiliz, bizler de yanlış yapıyoruz, insan yanlış yapabilir, yanlış yapmaya meyillidir, başkalarının yanlışını eleştirirken, kendimizin yaptığı yanlışları da göz ardı etmemek gerek.”
   “5-6 yerden maaş alanlar var”
   “Belki de vardır, ama kesin biliyor muyuz? Her gün o kadar bilgi kirliliği ile karşılaşıyoruz ki, çoğu kara propagandanın sonucu, bunu da göz ardı etmemek gerek, kesin bildiklerimiz hakkında yorumda bulunmak daha doğru olmaz mı? Sonra bu devlet bizim, aynı şemsiyenin altında yaşıyoruz.”
   “Devlet ayrı, hükümet ayrı”
   “Amenna, ama her ikisi de insanlardan meydana geliyor, devleti var eden de, hükümeti oluşturan da insan”
   “Ne dersen de, bunlar yanlış yapıyor, kendileri rahat, vatandaşı düşünmüyorlar…”
   “Onların da sıkıntıları vardır, devleti yönetmek kolay değil…”
   “Benim bu sözler bir kulağımdan girer, öbür kulağımdan çıkar, ben cebimi düşünürüm, gerisini bilmem…”
   “Pekiyi, öyle diyorsan öyle olsun, ne yapalım...”