GÜZEL ÜLKENİN GÜZEL İNSANLARI
Suya sabuna dokunmayacağım.
Havadan sudan bahsedecek
Çiçeklerden, böceklerden, dereden tepeden, bir oradan, bir buradan yazacak
Asla ciddi konulara girmeyeceğim.
Bu aralar o kadar ciddi konularla uğraştım ki, içim dışım ciddiyet oldu, çıktı.
Ciddi olmayacağım
Çok gülecek, az düşünecek, çok konuşacağım
Olmazları olur sayacak
Şairin; “Mümkün mü mutlu olmak, milyonlar umutsuzken” dizelerine gözlerimi kapatacak
Pembe düşünüp, renkli yaşamanın yollarına bakacak
“A a a buna ne olmuş?” Diyenleri duymazdan gelecek, bu gibi seslere kulaklarımı kapatıp, beynime geçmesi için vize vermeyeceğim.
Ne olduğum gibi görünecek, ne de göründüğüm gibi olacağım, kafama göre takılacak, gün bulup, gün yiyecek, ‘nerede akşam, orada sabah’ felsefesine sıkı sıkı sarılacağım.
Ülke meseleleri mi?
Asla!
Ülke meselelerine asla girmeyeceğim.
Tevfik Fikret’in; “Toprak vatanım, nevi beşer milletim insan, insan olur buna izanla inandım” gibi hiç inanmadığım dizelerine inanacak, o sarsılmaz sandığım görüşlerimden tavizler koparacağım.
Amerika’ya kızmayacak
Yahudilere kin duymayacak
Esad’ı barışsever sayacak
Ruslara ön yargısız yaklaşacağım
Çin mallarının kaliteli olduğunu her gün tekrarlayarak, hafızama kazıyacağım.
Tüm bunları düşünürken, “bir mumdur, iki mumdur, üç mumdur” şarkısını mırıldanacak, kendi kendime moral verecek, kendimi Kaf dağının zirvesinde hayal edeceğim.
Kırmızı ışığı iplemeyecek
Sarıyı görmeyecek
Yeşili ciddiye almayacağım
Tüm kurallara dur diyecek, kuralsızlık felsefesini kural haline getirmenin yolunu bulmaya çalışacağım.
Vur patlasın, çal oynasın gibi gayri ciddi sloganlar ile yaşamanın da iyi olabileceğini düşüneceğim.
Tüm bunları yapacak mıyım?
Elbette hayır!
Bunları yapmayacak, güzel ülkemin, güzel insanları içinde yaşamanın ‘dünyalara değer’ olduğunu… (devamı size ait)