Günümüz neslinin en büyük mahrumiyeti
" mahrumiyet duygusu " nu tadamamak. Çoğu şey anında elimizde.
İstediği şeyler olmayınca ya da gecikince öfkeden deliye dönen "haz ve hız çılgını" bir nesil yarattık. Bunu el birliği ile biz yaptık.
Dedik ki " Biz yiyemedik onlar yesin, biz giyemedik onlar giysin" verdikçe verdik.
Onlara vermekten ebeveyn olarak kendimizi kaybettik. Sadece çocuğunun mutluluğuna endekslenmiş ebeveynlerden olduk. Sorumluluk vermeyi bilemedik,sabretmeyi dile bile getiremedik. Sosyal medyadaki bir alışveriş merkezinde annesini merdivenlerden yere düşüren o genç kızın tavrını çoğumuz eleştirdi evet ancak şu bir gerçek ki her evde var o genç kızdan bi tane. Hatta hepimizin bizzat kendi benliğinde var bir isyankar. Bunun üzerine Pandemi süreci de eklenince, geldiğimiz nokta ortada malesef. Sabırsız, tahammülsüz bir toplum olduk.
Olaya bir de ebeveyn yönünden bakarsak. Çocuğu 40 yaşına gelip yetişkin olsa, hatta torun sahibi olsa da hala ona 3 yaşındaki çocuk gibi muamele eden bir EBEVEYN HASTALIĞIMIZ var.
Bırakmayan, her şeyi onun iyiliği için istediğini zannedip,çocuğuna en büyük zararı yine kendisi veren ebeveynler. Hayatının her alanına müdahale edip, kontrol etmeye çalışan hastalıklı ebeveynler topluluğuyuz. Bırakmıyoruz ki çocuk birey olsun, kendini yönetmeyi öğrensin, sorumluluk alsın hayatıyla ilgili.
Her şeyine biz karar vermeliyiz öyle ya hangi ebeveyn evladının kötülüğünü ister?
" Yok karışmıyorum canım karar onun " deyip arka planda, dolaylı yollardan etkileyip istediğimiz şekle sokmaya çalışırken hiç farkında değiliz aslında ne yapıp ne yapmadığımızın.
Elbette hiçbir ebeveyn evladının kötülüğünü istemez ama en büyük kötülüğü insana
1) Kendisi yapar
2) Ebeveyni yapar
Hem de bunu asla istemeden.
Evet en büyük kötülüğü yine ebeveyni yapıyor. Ve tabi en büyük iyilikle birlikte.
Ha bir de saygı kavramı var. Hani şu hepimizin farklı farklı anladığı saygı. Kimisi saygıdan konuşmaz, kimi saygıdan bacak bacak üstüne atmaz, kimi de ben de şunu istiyorum/ istemiyorum demeyi saygısızlık olarak görüp kendi olamaz.
Hani hep deriz ya " Küçüklere sevgi büyüklere saygı " diye. Belki de onu biraz tersine çevirmeliyiz.
" Küçüklere saygı, büyüklere merhamet ve sevgi " olarak. Çünkü zaten tabiatı gereği çocuk sevilir ancak onlara saygıyı yani
" duracağımız yeri bilmeye " öğrenmeye ihtiyacımız var. Ki onlar da büyüdüklerinde bize saygıyı öğrensin ve duracakları yeri bilsin.
Her şeyi onlar adına karar verir, doyup doymadıklarına bile müdahale edersek sonuç malesef bu olur. Sonra kendini yönetemeyen ve hayatıyla ilgili sorumluluk alamayan bireylerin evlenip/yuva kurup, o yuvayı yönetmesini bekliyoruz. Yönetemeyince de zaten direkt ilk koştukları biz oluyoruz. Ve bir de bakıyorsun gecenin bi yarısı bi telefon " Anne biz kavga ettik gelin..." Gecenin yarısında siz çağrılıyorsunuz. Kalbiniz duracak gibi panikliyor, nefes alamıyorsunuz, tansiyonunuz şekeriniz fırlıyor. Tabi bunlar hiç önemli değil önemli olan
" Aman yeter ki çocuklar iyi olsun "
Sanki sizin öyle demenizle öyle oluyor.
Neden yeter ki çocuklar iyi olsun?
Neden hep sevdikleriniz " iyi olmak/ mutlu olmak " zorunda.
Bu yükü neden yüklüyorsunuz onlara.
Mutsuz olmaya, kötü olmaya ihtiyacı yok mu insanın?
Elbette var hem de ekmeğe,suya ihtiyacı olduğu kadar var.
İnsan sorundan beslenen bir varlıktır. Sorunsuz yaşayamaz. Bu yüzden özellikle bazılarının beyni radar gibi sorun arar. Bazıları için ise durum şöyledir : " Aman sorun çıkmasın " yeter ki sorun çıkmasın o her şeyi idare eder.
Ya da zaten sorun yoktur ki, "hani kim demiş sorun var diye, ortada ne var ki"
Derken sorunların zeminini bizzat bu tutumuyla hazırlayan yine kendisi olur.
Sorunun varlığını inkar etmek ya da sorundan vahşi bir hayvandan kaçar gibi kaçmak sorunu kangrene çevirir. Asıl sorun; sorunun çıkması değil onu nasıl yöneteceğini bilememektir.
Şunu unutmayın.
"Eğer içinden çıkamadığınız bir sorun varsa bilin ki onu içinden çıkılmaz hale bizzat siz getiriyorsunuz."
Hiç suçlu aramayın. Düşman içimizde saklı.
İnsana en büyük kötülüğü yine
kendisi yapar.
FATMA ÇALIŞKAN
Psikolog/Pozitif Psikoterapist
Psikodrama Co-Terapist/Aile Danışmanı