KAPADOKYA HALKI, GURBETÇİLİK ve MESLEKLER, SANATLAR

Dr Emrullah Güney

birer birer saydım da yedi yıl oldi

diktiğin fidanlar meyvaya durdi

senin ile gidenler sılaya döndi.

                 tez gel ağam tez gel, olma muhannet

                 gurbet icat iden görmesin cennet

 

istampol yolunu ben uzak sanmam

bir kere sıla itsem o kadar yanmam

korkarım hasıret olurum görmem

                     tez gel ağam tez gel aylar yıl oldi

                     cahil ömrüm yar uğruna kül oldi

 

istampol yoluna diktim gözümi

bir yiğit uğruna verdim özimi

ne eyler de alırsın elin kızını

                    etme ağam etme katı dardayım

                    garip bülbül gibi ahuzardayım

 

istampol yolunu arşunlamalı

gelen yolcuları karşılamalı

mektupsuz postayı da neylemeli

                     tez gel ağam tez gel, uykum geliyor

                     o rüzigar esdikce kokuların geliyor

 

istampol yoluna ekin ekilmez

karı eriyip de buzi sökülmez

hem gurbetlik hem hasretlik çekilmez

 

istampol yolları uzakdır uzak

ağama vurmuşlar demirden tuzak

bu yıl da gelmezsen arzıhal yazsak

 

istampol yolunda bir fidan dikme

dalına basıp da yaprağın dökme

orda güzel görüp de beni unutma

istampol yolunda yeşil ot olur

yiğit değil midir imanı kıt olur

herkes de sevdiğiyle mutlu olur

 

saçım uzun ben saçımı dararım

istampol yoluna sayı dutarım

bu yıl da gelmezsen hasda yatarım

                      tez gel ağam tez gel, olma muhannet

                      gurbet icat eden, görmesin cennet.

                         ……………………………….

 

Meslek seçiminde doğal coğrafyanın rolü önem taşır.

Düzlük, ovalık yer insanında kaya oyma, işleme, yapıcılık görülmez. Konut için kerpiç dökerler. En çok iki katlı olur yapılar. Yanardağ ürünlerinin yoğunlaştığı yereylerde en önemli meslek yapıcılıktır. Bunu Ani yıkıntılarını gezerken daha iyi anlarız. Ahlat, Gevaş, Erciş ilginç örnekler sunar. Karacadağ'ın lavları, bazaltik kayaları yapılarda kullanıldığı için yontma, yonuculuk bir meslek olarak ortaya çıkmıştır. Amid ( Diyarbekir ) surları bunun güzel bir örneğidir. Erciyes Dağı ile Hasan Dağı yörelerinde bazalt, andezit yanında pek değişik sertlikte volkanik tüf ve ignimbritlerin varlığı yapı sanatının, evciliğin bir meslek olarak ortaya çıkmasını sağlamıştır.Kayseri’nin, Aksaray’ın, Ürgüp’ün sivil mimarlık yapıları, kervansaraylar, dini mimarlık anıtları Selçuklu’nun bize biraktığı, 800 yıldır bu yarımadaya Türklük damgasını vurmuş anıtlarıdır.

Midyat ilçesinde kiliseler, camiler neden oya gibi işlenmiştir. Okuma yazma bilmez ,eğitim görmemiş yontucular bu üstün beğeniyi, zevki, estetik anlayışı nasıl kazanmışlardır? Kuşaklar boyu, dededen toruna aktarıldığı için unutulmamıştır bu meslek...

Mardin'de gezerken insan güpegündüz bir serap görmüş gibi olur. Taş taş olmaktan çıkmış, oya gibi işlenmiştir. Bir kuyum işi mücevherdir orada kiliseler, camiler, medreseler, kervansaraylar.

Selçuklu Kervansarayları neden 700 yıldır ayaktadır. Yıkıntılaşmış halleriyle bile göz kamaştıran bu barışçıl, insancıl eserleri yaratan ustalar, kalfalar, çıraklar bu işin eğitimini de almamış, okuması yazması olmayan insanlardı. Fakat dededen, babadan, emmiden, dayıdan, ağabeyden öğrene öğrene planını da geliştirerek bu yapıları yükselttiler. Eğer yakınlarda bir kalker dağ yoksa taa uzaklardan öküzlerin çektiği kağnılarla, sabırla taş taşıdılar ve inançla  bu eserleri dünya ticaret tarihine, yaşamına armağan ettiler.

Selçuklu kervansarayları için yapı gerecinin en bol bulunduğu yer Erciyes Dağı ile Hasan Dağı çevresindeki ticaret yolları idi. Sağlam taşları seçen ustalar yaptıkları hanların yüzyıllar boyunca insanlığı hizmet edeceği bilinciyle çalıştılar, taş taş üstüne koya koya, o bitmez tükenmez yollara nişanlarını bıraktılar...

Coğrafi koşullar tarıma uygun değilse, verimli toprak yoksa, yılın yarısından çoğu soğuk hava etkin ise, o bölgenin insanı aç mı kalacak? Çözüm nedir? Çaresi alım satımdır...Tecim işleri insanları açlıktan kurtarmaktadır.

Çerçilik diye bir meslek nasıl ortaya çıkmıştır ? Daha 1960  ortalarına dek, köyden köye, katır sırtında, daha varsıl olanları da at arabası üzerinde binbir çeşit ürünü köylünün ayağına götürürdü. Günümüze çerçilik artık motorize olmuş, yer yer de ortadan kalkmıştır.

Akseki ve İbradı tipik örnek sunan  iki beldedir. Antalya'nın kuzeydoğusu...Torosların yer yer ormanlı, tarım olanaklarının sınırlı olduğu yöredir burası. Eğer okumağa meraklı ise, bu beldelerin çocukları Osmanlıda kadı, hakim, din uleması, müderris  olurlardı. Cumhuiyet yönetiminde yargıç, savcı,savunman-arabulucu...Danıştay, Sayıştay, Yargıtay gibi üst yargı organlarımızda kökeni Akseki ve İbradı olan çok sayıda hukuk insanının bulunması doğaldır. Okuma yazma isteği olmayan ne yapacak? Konya,  Antalya, Denizli, Nazilli, İzmir'e göç edecek, rızkını oralarda arayacaktır. Mısır daha Osmanlı toprağı iken Akseki'den yola çıkan, Fellahın kullandığı pabuçları İskenderiye Limanı'na götüren, torba torba altınla dönen Aksekili tüccarlar bugün de övünçle anlatılır yörede.

Tillo halkı neden sünnetçidir? Nasıl başlamıştır bu meslek? Tıbbın bu denli ilerlediği günümüzde, neden hala Tillolu sünnetçilere gereksinim duyulmaktadır ?

Uluborlu halkı neden demiryolcudur ?

Uçhisar kasabasından neden çok sayıda PTT görevlisi çıkmıştır.

Coğrafi koşulların olumsuzluğu ile açıklanamayacak durumlar da vardır.

Siirt'ten İstanbul'a giden gurbetçiler neden sebze meyve halinde taşımacılığı kimseye vermemektedirler?

Sivas gurbetçileri neden İstanbul hamamlarında tellaklığını üstlenmişlerdir.

Kızılırmak dışında su bilmeyen Çankırı gurbetçileri, neden İstanbul'da kayıkla taşımacılıkta adlarını duyurmuşlardır.

Divriğilinin topalına Bağdat'ta rastlanılır sözü , ne anlama gelmektedir ? Kemah, Arapkir, Eğin neden hep söyleşilerin konusu -yer yer gülmeceli- olmaktadır ?

Örnekler sonsuzdur.

Biz bu yazımızda Kapadokya ile bağlantılı olarak meslekleri ve gurbetçiliği  ele alacağız.

..........................

Aksaray Gelveri'nin günüzdeki adı Güzelyurt...Eski adı Karvali...İstanbul'a göçedenler  gelelde bakkaldır, toptan tereyağı , tahin, bitkisel yağ tecimiyle geçim sağlamışlardır.

Nevşehir Derinkuyu ...Eski adı Malakopi, Melekopi, Melavbi, Melengob. 1910'larda İstanbul'a, Atina'ya, New York'a göç eden Ortodoks halk besin maddeleri toptancılığı, bakkallık ve bankerlik yapmışlardır.

Ürgüp Mustafapaşa. Eski adı Sinasos, Sineson.  Kapadokya Ortodoks halkı için Sinasos alafranga merkezdi. Bölgenin en arı duru Rumcası burada konuşulurdu. Lepiska saçlı kızları eğitimli olduğundan Neapolis, Arabisson, Arkelais Rumları oğulları için buradan gelin alma yarışına girerlerdi. Osmanlı paytahtına göçen köy halkı, havyar, tütsülenmiş ve kurutulmuş balık alışverişinde tekeli ellerinde toplamışlardı. Sabun teciminde de adlarını duyurmuştular. Çalışkan, tutumlu, nereye nasıl yatırım yapılacağını bilen insanlardan çok sayıda milyoner çıkmıştı.

Niğde Fertek...Aydınyurt adı tutunmadı, halk yine Fertek diyor. Yörenin kenger bitkisi ( Gundelia Tournefortii) sakız otuyla, üzümden evlerde damıtılarak yapılan kokulu Fertek rakısı büyük fıçılarla İstanbul'a gönderiliyor ve köye, Ortodoks halka , refah getiriyordu.En çok yeğlenen rakı bu idi.

Niğde Andaval. Günümüzde Aktaş köyü. Saf, iyi niyetli, kolay kandırılan, konuksever halk...İstanbul'da yük taşımaclığı,  sırtçılık yaparlardı. Yoksul, eğitimsiz, kaba saba olduklarından Andavallı sözü bir aşağılama anlamında kullanılır olmuştur.

Niğde Dermason, Dilmoson...Bugün adı Hançerli. Üretilen Dermason fasulyesi kurutulur ve İstanbul'a gönderilirdi. Saraylarda, konaklarda, yalılarda, aşevlerinde en fazla yeğlenen ağ bakla bu tür idi.

Kurdonos. Gurdonos. Günümüzde Hamamlı. Üzüm bağları ve arılıkları vardı. Her evin sayısız kovanından sağılan bal cam damacanalar içinde, özenle İstanbul'a gönderilirdi. Paytahtın varsılları bu bala özel ilgi gösterirlerdi.

Kayseri Endürlük ...Köyün erkeklerinin İstanbul'a göçmesi gelenekselleşmişti. Gittikleri yerde kuyum işini öğrenirler, mücevheratçı olurlardı.

Ağırnas ... Mimar Koca Sinan'ın köyü. Köyde el dokumacılığı yanında taş yontma, işleme, duvarcılık, sıvacılık, nakkaşlık, boyacılık alanlarında uzmanlaşmışlardı. İstanbul'a göç edenler de babalarının, dedelerini mesleğini sürdürürlerdi.

İskopi. Bugün adı Subaşı. Ağırnas yakınında, tarımla geçinen ender köylerden biri. Kadınlar halı dokumada pek mahir, usta. Erkekler İstanbul'a giderken bu halıları götürür, orada varsıl konaklarına satar, sağladıkları o sermayeyle hırdavatçılık yapardı.

……………..

Yeni bilgilerin ışığında bilgimiz artacak; her beldenin insanının yeteneği doğrultusunda hangi meslekte uzmanlaştığı , gurbet ellerde neyi, nasıl yaptığı daha iyi ortaya çıkacaktır.

…………………………

1 Ekim 2022. Ürgüp

Emrullah Güney