NEVŞEHİR’DE TEHDİT OLUŞTURAN YOLLAR VE MAHALLER
Yer 350 Evler Mahallesi 4. Yol çıkışı, tepe başı Camisinin az üzeri, Okyanus Sokağın sapağı, hepsi 50 metrelik bir yol parçası…
Dediğimiz noktaya ortalama 150 metrelik dik bir bayırdan çıkılır. Bayır dik olduğu için küçük araçların bayırın ötesini görmesi oldukça zordur. Bu başlı başına bir risk taşımaktadır. Çıkan araçlar motor devrini düşürmemek için genelde olması gerekenden daha hızlı çıkarlar. Kendim araçla o bayırı çıkarken mutlaka yasaların kabul ettiği gibi vitesi küçültürüm. Bu durumun önemini öz güveni kendinden daha çabuk gelişmiş sürücülere anlatmak mümkün değildir.
Aracın tepeye ulaştığı noktada Okyanus sokağın sapağı vardır. Bu sokağında trafik yoğunluğu 4. Yolun trafiğine yakındır ve doksan derece dik bir dönüşü vardır. Aynı hızla okyanus sokaktan çıkan araçları da denkleme koyarsak karşımıza trafikte kırmızı nokta çıkmaktadır.
Okyanus sokaktan 4. Yol inişine yüksek bir bahçe duvarı karşılamaktadır. Bu kadar mı? Keşke bu kadar olsaydı. 4. Yolun, Okyanus sokağın sol yanında da ne hikmetse bir tır devamlı park halinde durmaktadır. Bir deyişle bayıra doğru gelen araçların ve Okyanus sokaktan çıkıp sola devam etmek isteyen araçların da görüş alanını iyice daraltmaktadır.
Şehirlerin imarı hazırlanırken böyle köşe başı yapıların duvarları pahlı (Balık sırtı veya görüş alanını bozmayacak şekilde) olması ve bu köşelere dikilecek ağaçlarında uygun olması daha iyi olacaktır diye düşünüyorum. Aynı yerde SSK’nın yüksek bir duvarı vardır ve hiçbir risk oluşturmamaktadır. Zira duvar yapılırken görme alanı ta 70’li yıllarda düşünülmüştü. Bir deyişle doru ve yanlış aynı yerde bulunmaktadır.
Bu kırmızı nokta oradaki sorunun sadece bir ayağını oluşturmaktadır. Sorunun diğer ayağı oldukça ilgi çekicidir.
Bayır çıkışının 30-40 metre ilerisinde iki babayiğit köpek durmaktadır. Gördüğüm kadarıyla köpeklere bir aile bakıyor. Şikâyet üzerine gelen görevlilere de; “O köpekler bizim değil, tanımıyoruz.” Diyorlarmış.
Elbette ki onlarda insan, söyledikleri ifadeleri ciddiye alınmalıdır. Alınmalıdır da, varsa bir problem çözmeyi de unutmamak gerekmektedir.
Hayvan psikolojisi gereği bir insana kalelenmden, başka insanlara saldıramaz. Üstelik bu köpekler oldukça akıllı hayvanlardır. Zira kime saldıracaklarını çok iyi biliyorlar. Hedeflerinde; Çocuklar, kadınlar ve kediler bulunmaktadır. Ayrıca araçlara da saldırdıkları oluyormuş. Mekânın araç geçişinin çok ve hızlarının insandan daha süratli olduğunu da unutmamak gerekir.
Hedefteki çocukların, kadınların, kedilerin can havliyle kendilerini yola atmaları, hayat açısından yüksek risk taşımaktadır. O köpekleri seven ve besleyen küçük kızın gönlü olsun diye canlardan olursak yazık değil mi? Yoksa böyle bir olaydan sonra mı yetkililer bu olayı çözecekler. Çok üzücü.
Hayvan hakları bakımından da olaya bakalım. Kedilerin hakları da düşünülmelidir. Civardaki halkla konuştuğumuzda köpeğe yakalanan kedinin sırtını kapıyormuş. Demek ki, kediler zayiat veriyormuş. Ağzı var dili yok garibimin, hakkını nasıl arasın.
Köpeklerinde yaşam haklarının gasp edildiğine inanıyorum. Yemek var diye mekâna alışmış. Bir yuvası ola bilirdi diye düşünüyorum. Yetkililerin empati yapmasını arz ederim. Köpeklerin kendi evlatlarınıza veya torunlarınıza saldırdığını düşünün… Güler misiniz, üzülür müsünüz, sinirlenir misiniz?
Olabilecek veya yaşana bilecek bir deste kötülük görülmektedir. Önlem o kadar kolayken ne gerek var diye de düşünüyorum.
Önceki makalelerimde de bahsetmiştim. İnsanların arasında fütursuzca gezen köpekler aşı oldu mu? Köpeklerin parazitleri, hastalıkları kontrol edildi mi? Mekân dağa yakın, oradaki yabani hayvanlarla karşılaşma riskleri taşımıyorlar mı? Kuduz başta olmak üzere bazı hastalıkları taşıma riskleri bulunmaktadır.
Mekânda yaşanmış bir olayı sizlerle paylaşayım.
Nefes darlığı çeken emekli bir arkadaşımın iki torunu bütün hayatının afakını doldurmaktadır. Arkadaşım torunlarına göre hayatına yön vermektedir. Bu durumu dede olmayan gerçekten anlayamaz diye düşünüyorum.
O gün 1,5 yaşındaki küçük torunu geliniyle beraber kendisini ziyarete gelmişler. Sabi köpekten korkmasını bilmez, köpekleri görür görmez onlara doğru koşmaya başlar. Dede gelini uyardığı gibi torununu kurtarmak için koşar. Aynı anda köpeklerde çocuğa saldırlar. Çocuk yere düşmüş uğunuyor (Korkunç bir acı veya korku halinde ağlamanın en üst perdelerinden) Dede hemen yetişip torununu kurtarıyor. Kurtarıyor da adamın ağzından gelen gidiyor. Kendisini ziyarete gelen gelini ile kavga ediyor. Bu kavganın sonunda poliste gelmiş, gelin şikayetçi de olmuş. Ah köpekler ah o 50 metrelik yol….
Arkadaşım kötü birisi değil. Torunlarına takıntılı bir dede. Takıntılı olduğu noktalardan birini yaşaması eminim onu sinir krizine sokmuştur. Kim bilir nefes aletini kaç kez kullandı Allah bilir.
Benimde yaşadığım bir olay vardı. İki çocuk o yoldan geçememiş ve benden yardım istemişti. Bende onlara caminin yanından gidip bayırdan çıkmalarını önermiştim. “Amca gideceğimiz yer hemen ilerde, arkayı da dolaşsak yine aynı yere geleceğiz, köpekler bize tekrar saldıracaktır” Demişlerdi. Tabi bu konuşmalar olurken köpekler havlayıp duruyordu. Biri sarı kangal tipi öteki kara daha agresif….
Efendim bu bir kabahat hem işleyene hem de denetleyene... Bir iş yapılacaksa canların mı yanması gerekir. Eğer 1,5 yaşındaki o yavru bir şekilde ölseydi dedenin de yaşayacağını sanmıyorum.
Bu kabahati ortaya atmak zorundayız. Kim alırsa alsın ama çözsün. İnsan hakları, hayvan hakları matematikteki ven şeması gibidir. Kesişme kümeleri denetlenirse herkes kendi kümeleri içinde yaşar giderler. Saygılar, sevgiler, sağlıklı ve mutlu günler herkesin olsun.