SAVURGANLIK
Yeni bir birim kuruluyor.
Önceleri asıl kurumda biraz da sığıntı gibi yer alırken,
bir süre sonra yeni bir yapı ortaya çıkıyor ve oraya taşınılıyor.
Boşaltılan birim ne oluyor?
Yağmalanıyor. Rektör yardımcısı feryat figan şikayetini dillendiriyor :
“ Taşındıktan sonra eski binadaki pencereler bile sökülmüş.
Tek bir ampul, priz bırakılmamış.”
Anlatılan, tam bir Vandalizm örneği.
Hırsızı cesaretlendiren fırsattır.
Sen o ortamı boş bırakırsan, birileri gelir, değerlendirir.
Geceye de gerek yok. Güpegündüz. Peki, bu yapıların nöbetçisi yok mu? Var.
Nöbetçilerden sorumlu “amir”i var mı? Var. Sorumlu kim?
………..
1986’ya değin mali yılbaşı Mart ayı idi.
Mali yılbaşı ile bildiğimiz yılbaşı artık 1 Ocak günü başlıyor.
Dikkat ediyor musunuz, Aralık ayı içinde devlet kurumlarında büyük bir
“inşaat, bakım, onarım seferberliği” görülür.
Hava sıcaklığı yapı işleri için uygun değilmiş.
Kimin umurunda? Pek gerekliymiş gibi duvarlar örülür.
Plansız, programsız. Harç donar. Bir çocuk dayansa, çöker o kuru duvar.
Varsın, olsun. Nedendir bu sevda?
Bütçede para kalmıştır.
“Aman, iade etmeyin Maliye’ye. Harcayın gitsin !”
Sanki o para “gavur parası”dır.
Kazançlı çıkan kimdir? İnşaat malzemesi satanlar, müteahhitler…
Yitiren kimdir? Devlet…Kamuya duyulan güvendir yitirilen…
Yapılan sıvalar dökülecekmiş, duvarlar çökecekmiş; kimin umurunda?
…………..
Bir belge almak için Rektörlük’e çıktım.
Pırıl pırıl aydınlık, güneşin göz kamaştırdığı,
ılık bir Diyarbakır sabahı.
Girdiğim odada tüm lambalar yanıyor.
Tavandan sarkan flüerasanlar yetmemiş,
her görevlinin masa lambası da yanmakta.
Pencereler geniş; içeri güneş giriyor.
Evinde fazla elektrik harcamayan görevli,
kamu işlerinde alabildiğine cömert.
Sabit radyatörler dışında gezgin olanlar da var.
El dokundurulmaz.
Fakat, pencereler açık…Yansın varsın…Devletin elektriği…
Yitiren kim: Kamu…
Şefe söyledim lambaları, radyatörleri…
“ Müdahale etmeyin bizim çalışma düzenimize…Siz işinize bakın !” dedi.
Sonuç: Bir iki dakikada bitirilecek bir belge alma işi ertesi güne aktarıldı.
……………
Örnekler çok. Bu konuya yeniden değinmek gerekiyor…
…………………………………………………………………….