Bir Ramazan ayına daha girdik
   Otuz gün boyunca
   Önce midemize
   Gözümüze 
   Nefsimize sınırlama getireceğiz
   İnsanın yaşama gayesinin yeme içmeden ibaret olmadığını kendi kendimize anlatmış olacağız.
   Bu konuda kendimizi ikna etmeye çalışacak
   Açlığın bize yaptırdığı, hoşa gitmeyen kimi davranışlarımıza dur demeye çalışacak
   Ya başarılı olacak
   Ya da hatalarımızla yaşayıp gideceğiz
   Müslüman dayanıklı olmalıdır
   Sabretmeyi bilmeli
   Kendini bırakmamalı
   Az yemeli
   Az konuşmalı
   Tevekkül etmeli; dünyaya gelişimizin gerçek nedeni üzerinde kafa yormalıdır.
   Yoksa yaşam anlamsızlaşır
   Bencillik tüm bedenimizi kuşatır, ruhumuzu teslim alır, bizi kendisine bağlı bir köle haline getirir.
   Mutluluk ve huzurun kaynağı aslında kişinin kendini sınırlaması değil de nedir?
   Kendini sınırlamasını bilen, nefsinin arzularına yeri geldiği zaman dur diyebilen insan daha çok mutlu olacak
   Huzur bulacak
   Hayatın gerçek manasını kavrayabilecektir
   Bunun tersi açmaz
   Çıkmaz yol
   Felakete açılan kapının girişidir
   Çevremizi gözlemlediğimiz zaman; tüm felaketlerin altında yatan kişinin ‘daha çok edinme isteği’nin olduğu görülecektir.
   Bu istek kişiye olmadık şeyleri yaptıracak
   Ailesinden, çevresinden ve toplumdan kişiyi koparacak, onu bencilliğin, kibrin, huzursuzluğun bataklığına itmiş olacak
   Çıkmak için çırpındıkça daha çok batacak
   Çıkmayı başaramayacak
   Ve
   Helak olup gidecektir 
   İşte tüm bunların panzehiri oruçtur
   Bu fırsat Müslümanın ayağına gelmiştir
   Onu değerlendirecek
   Huzuru bulacak
   Gerçek saadeti bu ayda yakalayabilecektir
   İnanmalı, niyet edilmeli
   Sabredilmeli
   Nefsimizin bizi yönetmesine izin verilmemeli
   Hayatımızda ‘yeni ufukların açılmasına’ imkân tanınmalıdır…