ÇİMME VAKTİ

Göre’de, İvrişi evlerinin önünde, sellerin getirip yığdığı kumlar var.

Oylu Deresi, yazın suyu azalsa da, çağıl çağıl akıp gidiyor.

Yaz sıcağında suları serin. Ve bize göre de temiz.

Bahçelere suyun gitmesi için gölek yapılmış.

Biriken su, bir avgın içinden akarak Karaağaç bahçelerine doğru çevrilmiş.

Kavak, söğüt, selvi ağaçları , iğde,harptutan çalıları yer yer ormancasına sık.

En hoşumuza giden yaz eğlencesi,  çimmek…

Göre çayındaki gölek, bizim Göre’nin çocuklarının yüzme havuzu.

Soyunuyoruz. Giysi olarak üzerimizde bir donla kalıyoruz.

İçimizden biri Krem Pertev çıkarıyor küçük alüminyum kutudan, sırtımıza sürüyoruz.

Bu kremin pembe boyaklısı da var.

Pek  beğeniyoruz. Tekniğin gücüne hayran kalıyoruz.

Herhalde bundan daha iyisi, daha gelişmişi olamaz.

Temmuz güneşinde sular hala serin, hatta soğukca.

Ürperiyoruz suya girince.

Fakat, bir kez girdik mi de, çıkmak istemiyoruz.

Ooooh ! Yaşam bu işte. Bizdeki keyif prenslerde yok.

Hürriyet’te Faruk Geç’in hayran olduğumuz çizgi romanındaki prensler sıkıntılı. Saray erkanı entrikalı bir dünyada yaşıyorlar.

Biz rahatız. Yaz dinlencesini, eğlentisini tadına vara vara yaşıyoruz.

Fakat göleğin suları ancak dizimize dek yükseliyor.

Şöyle rahat rahat kulaç atamıyoruz.

Ancak suyu dalbındırıyoruz. Genişlik , ferahlık yok.

Olsun. Yine de seviyoruz göleğimizi.

Bizce burası olimpik  yüzme havuzuna eş.

Sonra çıkıp güneşleniyoruz. Güneş tam tepede. Gözümüz kamaşıyor.

Saçlarımızdan sular damla damla kumlara düşüyor; biraz sonra kupkuru oluyor yer.

Suyun gelbanasına kanıp yine giriyoruz göleğe.

Kulaç atmağa çalışıyoruz.

Emmimin oğlu Mustafa diyor ki :

“ Ben bir filmde gördüm. Adamlar sırtüstü de yüzüyorlardı.”

Deniyoruz. Becermek kolay mı? Hem sonra , su derin değil.

Yine de keyifle, tad alarak çimiyoruz.

Yaşadığımız bu hal,  bize zevk veriyor. Çocukluğun sonunda, gençliğin başındayız.

Mutluyuz. Dünya umurumuzda değil.

O sırada Hüseyin geliyor yanımıza.

“ Yanlış yapıyorsunuz ! “ diyor.

“ Ne yanlışı? “ diye soruyor Çat’tan gelmiş , Halamın oğlu Ahmet.

“ Hayat Dergisi’nde okudum. Saat 12 ile 14 arasında suya girmek tehlikeliymiş.”

Madem bunu etkili bir dergide okudu Hüseyin. Doğrudur.

Yüzme vakti değil şimdi. İki saat bekleyelim, sonra yine gireriz suya.

O kural deniz suyu içinmiş; sıcak yerler içinmiş. Önemli değil.

Bizim denizimiz, bizim çimerliğimiz, bizim kumsalımız da bu…

Sudan çıkıyoruz.

1960’lı yılların başında köy çocuklarının yaz eğlencesi de bu…

****