Demokrasi, İstikrar ve Siyasetin Etkileri: Bir Toplumun Yükselişi ya da Çöküşü

Her şey siyasetle çözülemez ama sizin de bildiğiniz gibi siyasetin toplum üzerinde çok büyük etkileri söz konusudur. Ülke içerisindeki toplumsal düzeni ve bireysel yaşamı etkileyen birçok şey siyasi temeller üzerinden yükselmiştir. Bu durum daha gelişmiş ülkelerde daha sınırlıdır çünkü sağlam temeller üzerine oturmuş demokratik bir sistemde iktidara gelenler bu sisteme saygı duyarak hareket ederler ve bu durum halkın refah payını artırır. Aslında demokratik temeller üzerine kurulu ülkeler şayet refah atılımı gerçekleştirirlerse halkın siyasetle ilgilenme düzeyi de düşecektir. Bu durumda ülkede huzur ortamı tesis edilmiş olacaktır ve huzur ortamının olduğu birçok ülkede de bireyler siyasette pek etkin olmazlar. Ancak siyasi istikrarsızlık baş gösterdiği gibi halkın bireysel ve toplumsal yaşamı tehdit edilmeye başlar ve bu da insanları huzursuz eder. Bu huzursuzluk ortamında insanlar bir lider arayışına girer. Fakat var olan iktidar özellikle de militarist bir politika izliyorsa ülke içindeki kaos artacaktır. Bu kaos halkın birbirini düşman olarak görmesine, alım gücünde ciddi düşüşler ve insanların iç huzurlarının yok olmasına neden olacaktır. Var olan istikrarsızlık küçük yaştaki çocukların dahi siyaset konuştuğu bir toplumu doğuracaktır. Artan huzursuzlukla beraber kitleler siyasete ilgi duyacak ve bir kurtarıcı figürü arayacak ve kimisi de kendini kurtarıcı olarak görecektir. Özelikle eğitimsiz toplumlarda seçilen liderler "karizmatik lider" özelliği gösterdiği için bu durum toplumu çıkmaza sokmaktadır. Her şeyin siyaset üzerine temellenmesine sebep olan bu durum en küçük kurumlar da dahi siyasi kişilerin yerleşmesine sebep olmaktadır.

Toparlayacak olursam; siyaset bir çok şeyi çözemez ama bir çok şeyi çözecek olanların önünü kapatabilir. Kapanan kapılar ülkeyi istikrarsızlığa ve fakirliğe sürükler. Bu gibi ortamlarda herkes ister istemez siyaset yönelir çünkü ilk elden bireyin yaşamını olumsuz etkileyen de siyasetin kendisidir. Siyaset bir ülkede konu olmamalıdır ama onun için de demokratik bir ortamın var olması gerekir ve bunun için de kendini geliştirmiş, tahsilli insanların siyasete yön vermesi şarttır

 Evet her şeyi siyaset çözemez ama her şeyin siyaset olduğu bir toplumda bu algıyı kırmak için de yine siyasete ihtiyaç vardır.

 Evet dostlarım. Bir gün yüce Rabbim Musa Peygamber’e der ki; “Bana bir miskin getir!” Miskin demek sevilmeyen anlamına gelen bir sözcüktür. Derken Musa Peygamber orayı burayı dolaştıktan sonra en sonunda uyuz bulmuş bir sakat köpeğin boğazına ip bağlayıp Allah’a götürürken köpek lisana gelir. Ey Musa! Onca canlı içinde bula bula benim gibi zavallı hasta ve de uyuz köpeğimi buldun deyince Musa(a.s) derhal tövbe edip ipi kendi boğazına takar ve yoluna devam ederken Yüce Allah şöyle nida eder: “Ey Musa! Hani miskin nerede?” deyince Musa, “İşte yarabbi! Benden daha miskinini bulamadım.” Diyerek yüceliğini göstermiş olur.

Oysa bugün ‘Ben Müslümanım’ diye geçinenlerin haline şöyle bir bakıyorum da dünya şöhreti için, dünya çıkarları için ellerinden ve de dillerinden ne geliyorsa hepsini yapıyorlar. Hepsini de söylüyorlar. Yazıktır bu millete. Bunca kötülük yaparak siyaset yapmak belki de günü kurtarmak adına iyi olabilir ancak kem söz sahibine aittir diye bir söz vardır.

Evet dostlarım.

Bakın Neşet Ertaş ne diyor:

Tatlı dile, güler yüze
Doyulur mu, doyulur mu?
Aşkınan bakışan göze
Doyulur mu, doyulur mu?

Doyulur mu, doyulur mu?
Canana kıyılır mı?
Cananına kıyanlar
Hakk'ın kulu sayılır mı?

 “Ne kadar da güzel bir ifade değil mi? Seven sevilir unutmayın. Elbette bu dünya Ebu Cehillere, Nemrutlara, Firavunlara, Muaviyelere kalmadı. Bir gün gelecek hepimiz ölümü tadacağız. Yüce Rabbim hiç kimseye kul hakkıyla ölmeyi nasip etmesin. Dostlar acı söyler ama o sözler acı da olsa dinlemek çok güzeldir.

Tuncay Dalcı

[email protected]