TARİH  CAHİLİ  OLMAK 

‘’ İlk Osmanlı Padişahını söyle bakayım ! ‘’

‘’ Sultan Fatih Mehmet . Doğrusu Muhammet. Mehmet’i biz uydurmuşuz. Böyle dimek günahmış.’’

‘’ Aferiin. Ne çok şey biliyorsun yahu ! ‘’

‘’ Sen alay it bahalım. Tarihci oldum ben. Guran gursunda İbraam Hoca annattı bunları.’’

‘’ Abdül ile başlayan padişahlarımızın adlarını söyle bakayım.’’

‘’ Düşünmem lazım yav. Birden söyleyemem ki. Neydi, neydi ? Abdülhamid, Abdülmahmut (!), Abdülmurat (!), Abdülhakim (!).

‘’ Abdülhamid iki kişidir. Diger söylediklerin hepten yanlış. ‘’

‘’ Valla İbraam Hoca’nın anlattıklarından aklımda kalanlar böyle. ‘’

‘’ Zıllullah ne demektir.’’

‘’ Bu nasıl kelime böyle yav. Hiç duymadım.’’

‘’ Duyamazsın. Allahın Gölgesi demek. Bununla Halife anlatılmak istenmiştir. ‘’

‘’ Pekii, sen sosyal bilgiler muallimisin, değil mi ? Çanakkale muharebelerinde gavurun attığı topları kimin tuttuğunu anlatıyorsun derslerinde  ? ‘’

‘’ Yüzbinden çok şehid verdik. Nasıl tutacak bizim garip neferimiz atılan o topları, mermileri ! ‘’

‘’ Bak işte, gördün mü, bir de bilgili geçiniyorsun. Bizim yeşil entarili evliyalarımız etekleriyle tutuyordu o gülleleri, mermileri. Sen de bunu öğren ! ‘’

‘’ Bunlar uydurma ifadeler. Safsata. O evliyalar neden Filistin’de Mehmetçiği korumadılar da, aç, susuz  şehid düştüler. O evliyalar neden Sarıkamış’ta havayı ısıtıp da askerimizi donmaktan kurtarmadı. Bunları sor o İbraam Hoca’ya. Cevabını da bana getir, olur mu ?

Benden 5-6 yaş büyüktü Hüsnü.  Çocukken ‘’Güccağa’’ derdik. Karşılığı ‘’ağabey’’.

Orta 1’den terk imiş. Dili dönmemiş gavurcaya (!), bırakmış okulu. Hep anlatılırdı. Fransızca öğretmeniyle dalaşmış, kovmuşlar okuldan. Sonra, kendini tarikat ehli, mürid göstermiş, Niğde, Aksaray köylerinden epey kişiyi kandırmış, para toplamış, tırnaklanmış, biti kanlanmış . Almanya’ya gitmiş. Orada da boş durmamış. Gurbetçi hemşehrilerinden  topladığı doyçe mark makbuzlarını TL gibi göstermiş, cebine atmış. Köyde pek gösterişli bir evi var. Bu paralarla yaptırdığı anlatılır hala.

Sıkıştırdıkça yüzündeki gülümseme siliniyor.

Bilgisizliği ortaya çıkıyor,

Yanımızdan geçen minibüs sürücüleri  korna çalıp, binmemizi istiyorlar.

Binmeye davranıyor. Kolundan tutup önlüyorum. Yürüyoruz. Hava güzel, uygun.

‘’ Söyle bakalım. Osmanlı’da taht kavgaları hakkında ne diyeceksin ? ‘’

‘’ Ne kavgası yav. Her şey nizam, intizam içinde olmuştur. Saltanat babadan oğula geçmiştir.’’

‘’ Ya sultanın bir değil de birkaç oğlu varsa ? ‘’

‘’ ……………………. ‘’

‘’ Bak, öğren. Osmanlı’da ilk taht kavgası ne zaman oldu ?  Şehzade Yakup Çelebi adını duymamışsındır. Orhan Gazi’nin torunu, Yıldırım Bayezit’in kardeşiydi. Babası padişahken Karesi Sancakbeyliği yaptı. Karesi neresi desem, bilmezsin. Neyse. 1386 yılında yapılan Karaman Beyliği üzerine yürüyen Osmanlı Ordusunun sağ  kanadına  kumanda etti.. Sultan !. Murad’ın son seferi olan Kosova Savaşında , kardeşi Bayezit ile birlikte görev yaptı. Savaştan sonra bozgun halinde kaçan Sırpları izlemekte pek başarılıydı. Savaş alanında bir Sırp sergerdesi Sultan’ı öldürdü. Son sözleri ‘’ Bayezit’i  tahta çıkarın ‘’ oldu. Bayezit padişah olarak ilk buyruğunu verdi. Kardeşini Ordugaha çağırdı. Vezirlerin, sancak beylerinin, ordu kumandanlarının onay vermesiyle Sehzade Yakup’u boğdurttu.

‘’ Uyduruyorsun. Bunları bilmen imkansız. ‘’

‘’ Yakup Çelebi, saltanat mücadelesi yüzünden öldürülen ilk Türk şehzadesidir. ‘’

‘’Emin Oktay’ın tarih kitabında yok bu hadise. ‘’

‘’ Emin Oktay da kim oluyor ? Öyle bir tarihçi yok. ‘’

‘’ Yılmaz Öztuna kitaplarını da taradım. Oralarda da anlatılmıyor. ‘’

‘’ Aferin, epey kitap karıştırmışsın da. ‘’

‘’ Cemal Kutay ? ‘’

‘’ Mükrimin Halil Yinanç’ın, Uzunçarşılı’nın, Enver Ziya Karal’ın, Mustafa Akdağ’ın , Halil İnalcık’ın, kitaplarını okursan öğrenirsin. ‘’

Kent merkezine ulaşmıştık. Umre, hac malzemeleri, dini neşriyat mahsulleri satılan küçük kulübesine yürüdü, ben de okuluma yöneldim.

………………………

5 Aralık 73