= TURGAY KOZAN=
"GÖNÜL DAĞI YAĞMUR YAĞMUR
BORAN OLUNCA,
"AKAR CAN ÖZÜMDEN YAZILAR
SEL GİBİ GİBİ... (1.BÖLÜM)
Selâm; yine yeniden yine "Nev-Nar'da" yine sizlerleyim. Bu hafta "Nar" tarihçesine bi gıdım ara virdim. Nar'dan sizden birini yani içinizden birini sizlere aanadıp yazıvirim didim...
Bendeniz; insanların hayatını ve sülale özgeçmişlerini yazarken hep Nevşeer'imin mozaik taşları dirim. Nevşeer'in en zengini Hacı Nuri ağamdan, garip çoban Veliaama, Milletvekili Ali Babaoğlu'ndan, Boyacı Baki'ye, Mavzer Dudundan, Çanakkale Gazimiz Sadık Ataer'e çok kişinin hayatına dokunup, aanadıp yazıvirdim.
Mozaik taşları nedir bilirmisiniz; minik minik ve rengarenk olur. Ince sıva üzerine tek tek dizilir ve muhteşem bir görüntüsü olur.
Şincide Nar'ın ilk mozaik taşını; Ozanını, Renkli kişiliği, Sazı, Sözü, Özü, Efendiliği ve Mangal gibi yüreğiyle "TURGAY KOZAN"ı yazıyorum.
Şinci herzaman yaptığım gibi yine elimde kaadım, galemim, vardım yaradanımın gapısına, destur didim, diz gırdım, boyun büktüm. Rabbimin Kudretinden sual olunmaz didim, bahalım Rab ne der, dil ne söyler, galem ne yazar...
"Besmele ile çıktık bi yola,
"Hayr ola, hayr beri gele inş...
"Turgay Kozan" didim başlığı ise Neşet Babanın çoh sevdiğim bir türküsünden aldım.
Neşet Baba; Büyük üstad, Bozkırın tezenesi, Turgay beyin deyimiyle bir ekol, bir okul.
Gırşeer'in Neşet Babası varsa bizim Nar gasabamızında kendini yetiştirmiş Ozanımız var. Bestesiyle, Güftesiyle, Sazıyla, Sözüyle, Mahalli sanatçımız, "Turgay Kozan" diyeyim ve söze gireyim.
Insanlar köklerinden beslenir, bende şöyle geçmişten alıp bugünlere gelsem. Nar'da bir "Kozanlar" sülalesi varmış disem; ooo bizim gız "Tereciye tere satma" Kozanlar diii orda bi duur diyeceğiniz dimiii. Bende zaten durdum üç kuşak geriye gidip yazmaya başladım.
Kozanlar sülalesinin aslında "KOZAN DAĞ'ından" göçüp gelen yörükler olduğunu, konar göçer bir hayattan, Nar'a gelip yerleşip, yerleşik bir hayata geçtiğini 3- 4 kuşaktırda Nar'da yaşadığını aanadsam ne dirsiniz...
Gelgelim hikâyemize; Kozanların Mustafa Ağa Nar'dan bir kızla evleniyor. Gızımızın ismi "Kadın" emme kendide ismi gibi Türkmen kadını. Elinden her iş geliyor, uçan gaçan kurtulmuyor. Kadın gızımız Mustafa ağasıyla hem gül gibi geçinip gidiyor hemide 3 evlat veriyor. Gel zaman git zaman ömrü vefa etmiyor, ilk oğul Ahmet 6, gızları Ayser 3.5, Hadiye 2 yaşında iken taze gelin, kadın anamız vefat ediyor...
Rabbim Gani Gani Rahmetini Daim Eylesin...
Mustafa ağamız 3 öösüz çocukla dul galınca, bulup buşurup yeniden everiyorlar. Kiminle mi Nazik gızımızla. Hani bir atasözümüz vardır. "Kalkanın yerini,
"Ölenin erini hemen kaparlar" diye.
Nazik gızımızda Mıstafam sana yar, üç çocuğuna da ana olmaya geldim diyor emme 4 tane de kendisi doğuruyor. Sırayla Sami, Nezahat, Mehmet, Ayşe de aileye katılıyor. Mustafa ağam hepiciğide peşisıra güccük gücücük, evlere şenlik 7 çocuk, bir hatun 9 kişilik horantayla Nar'da kayadan oyma bir evde kıt-kanaat yaşamaya çalışıyorlar.
İlk oğul "Ahmet" bizim Turgay'ın babası yetişip biraz ahlı ermeye başlayınca; para kazanmak için evden ayrılıyor. Muavinlik yapıyor, var gücüyle bulabildiği işlerde çalışıyor, daha gücücük yaşta Mustafa ağama destek oluyor, geride galan 8 horantalı evin yükünüde omuzluyor, evleninceye gadar kayadamlı evdeki ana baba ve gardaşlarına bahıyor. Muavin olarak çıktığı teker üstündeki hayatı ömür boyu harbi bir kamyon şoförü olarak devam ediyor. Hatta ufak tefek arızaları bilem kendisi onaracak kadar ustalaşıyor. Bunları kimmi diyor tabiki oğul Turgay Kozan...
Bizim Ahmet vakti saati gelip, evlilik çağına gelince, yaşta 25'i bulunca ana babayı alıyo bi gaile. Arkada horanda çoh bu eve de çekip çevirecek, pişirip döşürecek bi gelin lazım. Mustafa ağam nörek nidek hatun gel biz bu oğlanı everek diyor. Dünürlük heybesini sırtlarına geçirip Nevşeer yollarına düşüyorlar.
O zamanlarda Nevşeer'de dünürcülük çoh gelişmiş, gapı gapı gız bahılır, kimse gocunmaz, üstüne üstlük gız anaları övüm övüm övünürmüş, dünürden başımızı alamıyoh diye. Birde yetişkin gızlar zabanan ilk iş gapı önlerini önce sular, sonaa çalı süpürgesiyle bi gözel süpürürlermiş. Dünürcülerde sokak sokak gezerler kimde gız var sorarlar hemde gapı önünün gümüş gibi süprülmesinden bilirlermiş ki o evde gelinlik gız var, çat kapı girer gız baharlarmış. İlk beğeni oluşursa gidip gelmeler sıklaşır, söz alınır akabinde nişan, düğün devamı gelirmiş...
Gelelim Mustafa ağamla, Nazik duduna; araştıra soruştura Herikli mahlesinde Herikli Türkmenlerinden "BOZGUNLAR" lakaplı Goca Yusuf'un gapısına varıp dayanıyorlar. Bizim Heriklili Goca Yusuf'ta Fatma hatunla evli. (Sağ alt resim)
Goca Yusuf'ta orta halli bir aile üstüne üstlük birde 8 çocuk. İsimlerimi himen yazayım. Halil İbrahim, Bayram, Emine (Adalet diye biliniyor), Meryem, Nevil (Nezaket), İfakat, Mahmut, Şahin az diil, 10 horantalı bu aile de gendi hallerinde geçinip, gendi yağlarıyla gavruluyorlar.
Goca Yusuf'un yani Yusuf Gökpınar'ın sekiz evladından 17 yaşındaki gızı Emine"yi bizim Ahmet'e istiyorlar. Yıl 1961 Şoför Ahmet ile güzeller güzeli Eminem evleniyorlar. (Sağ üst resim)
Gızımızın okumuşluğu yok emme diğer adı "Adalet" lakabı ise "ÇAVUŞ"...
Bizim Emine Çavuşun babaevinde gafası müthiş çalışır, bütün evi yönetir, idare edermiş. Emine'min çavuşluğu er gapısındada devam ediyor, kocası dahil herkeş çavuş diyor, hem saygı duyuyor hemide çekiniyorlarmış.
Bu evlilik 1962 yılında ilk oğul babamın adı aazımın tadı didiği Mustafa'nın doğumuyla şenleniyor. İkinci oğul Mehmet 1964 yılında dünyaya geliyor ve 1.5 yaşlarında vefat ediyor.
Bizim Turgay'da 1966 yılında doğunca; aile ölen mehmedin ismini guymak istiyorlar.
O zaman sülalenin gençlerinden amcası; bu ney lan Ahmet, Mehmet, Mıstafa başka isimmi yohh bari bu değişik ossun, Turgay ossun diyor. Aile böyükleride bu genç amcanın lafını dinliyor ve adı Turgay kalıyor. Turgay'dan sonra bir kızkardeş Tülay, birde erkek kardeş Kürşat oluyor. Bu çekirdek aile genişleyip, gül gibide yaşayıp gidiyorlar.
Bizim Turgay nüfusta 15.01.1966 yazılmasına karşın kendisi 14--15 yaşlarına gelince aile efradını sorguya çekiyor. Ben ne zaman doğdum diye; anası senin doğduğunda güz epmekleri yapılıyor, patatesler sökülüyordu. Ellaam güz sonu, gış başıydı diyor.
Nazik babaannesi anan nirden bilsin oğlum sen doğduğunda hıyarlar yeni çıkıyordu, iğde çerdaaği gibiydi, yani turfanda zamanıydı ben iyi biliyom diyor.
Babasına da sorunca oğlum ikisininde ahlı ermez, o zaman ben "Iğdır'da" pancar çekiyordum, Ekim--Kasım aylarıydı diyor. Bizim Turgay'ın gafası garışsada; söz uçar yazı kalır misali gafa kaadındakı tarih geçerli galıyor...
Turgay 2 yaşında iken gamyon şoförü olan babası Ahmetaanın işi sebebiyle ankara'ya taşınmışlar. 3--4 sene kalıp tekrar Nar gasabasının aşşa mahlesindeki kayadan oyma iki katlı bir eve. Alt katında ahır, samanlık, şirahne, küp, küpecik, üzlük, ekecik ve ilâanların yani gasgambalığın gonduğu gayıtodalarının, üst katında ise çoluk çocuk yaşadıkları odaların bulunduğu bu eve dönmüşler.
Bahçeleri iç-içe olan aşşa mahlede akranlarıyla koşar, oynar yazıda yabanda yinecek ne varsa yer, ayva çiçeğinden başlar, lahana kökünden boşlardık. Bu arada da getir götür işleri yapar, gücümüzün yettiğince bağ bahçe işlerine goşardık didi, diyeyim. Yazının devamında görüşmek dileğiyle..
Sağlıklı, Sıhhatlı Günler Dileyeyim..