TÜRKÇEMİZİN SÖZ VARLIĞINA KAYSERİ’DEN KATKILAR (1)

Kayseri…Doğu ile batının buluştuğu, birbirine girdiği diyar…

Kayseri …Asur ticaret kolonilerinden günümüze canlılığını hiç yitirmeyen belde.

Kültepe Kaniş Karumundan çifte bedestenli şehre önemi hiç azalmayan diyar.

Kayzer şehri…İmparator beldesi…

Roma’dan Bizans’a…Bizans’tan Selçuklu’ya…Selçuklu’dan Osmanlı’ya…Osmanlı’dan Cumhuriyet’e…

Erciyes’in bozbulanık sularını içen binbir kökenli halkın karışıp kaynaştığı diyar.

Fetheden de Kayserili, fethedilen de…

Erciyes’in gölgesinde yaşayan Türkçe… Binbir sözün, sözcüğün, deyimin, terimin, atasözünün doğduğu diyar. Herbiri kuyumcu özeniyle yapılmış, yaratılmış ve ortaya çıkanlar zeka ürünü.

İşte, söz hazinesinden bir demet Kayserice…Yazıyı hazırlarken Kayseri Lisesi Öğretmeni, Erciyes Dağı sevdalısı Muharrem Barut Beğ’in ‘’Selam Kayseriliye’’ kitabından yararlandık. Bin saygı, bin şükran O’na …

……………………………………………

Savur - kalabalık şölenlerde kullanılan büyük sini .

Takım yemeği - 22 kaptan oluşan şölen yemeği.

Keyveni - düğünlerde, şölenlerde yemek pişiren kadın aşçı.

Pehli - koyun etinin, kaburga bölümüyle pişirilen patlıcan yemeği.

Baldırcan - patlıcan.

Kete - kurabiye. Bir tür Kayseri bisküvisi.

Çaman , çemen - sarmısaklı, baharlı karışımdır ki, pastırmaya sıvanır.

Yeğni - hafif, ağır olmayan, gönül rahatlığı.

Emsiz - beceriksiz, bir işi eline yüzüne bulaştıran.

Yozgun - soyluluğunu yitirmiş hayvan.

Cücüklemek - yavrulamak, yavru çıkarmak.

Bolarmak - üremek, nüfus artışı.

Mangır - bakır para.

Horata - latife, şaka.

Yınnaşmak - sırnaşmak, sululuk etmek.

Gövermek - yeşermek.

Göğerti - sebzeler.

Yapıklı - kılıbık, karısının her dediğini buyruk sayan, yumuş tutan , başı eğgin erkek.

Çemkirmek – arsızca yanıt vermek.

Horanta – ev halkı, aile bireyleri.

Nevzine – un, yoğurt, yumurta, tahin, karbonat, ceviz, pekmez karışımı tatlı.

Aşırma – kuyudan su çekmek için kullanılan kova.

Niyet – Yılanlı Dağda bağ semtleri.

Örtme – üç duvarla çevrili, önü açık, üstü örtülü, çardak benzeri bir bağ barınağı. Alaçık.

Soğukluk – mahzen. İlkel buzdolabı.

Koyak – vadi. Kayalıkların gözden sakladığı kuytu yerler.

Sakalsallayan – tek atın çektiği iki tekerlekli eski bağ arabası.

Kabargın – şiş, kabarık.

Kıpratmak – hareket etmek, ettirmek, devinim.

Emsiz – kısır, cömert olmayan, kısmık, cimri.

Yuvalamak – ev kurmak, üremek, çocuğun doğması.

Üfelemek – tahrip etmek, bozmak, parçalamak.

Yazgan- katip, yazman.

Gubarmak – kabarmak, şişinmek, çalımlanmak, caka satmak.

Hıllanma – gezme, dolaşma.

Annaç – karşıda, önünde, cephede.

Haşat – kırıp geçirmek, kendinden geçirmek, vecd haline getirmek.

Sakırga – kene.

Elulağı – aracı, elçi.

Zıpçıktı – boş boş yaşayan, tufeyli, parazit, asalak.

Oyalantı – meşguliyet, uğraş.

Bıdılık – ufak, küçük, cüce.

Sokranmak – şikayetlenmek, homurdanarak konuşmak.

Yiygi- besin maddeleri, yiyecek.

Cinlenmek – olacağı önceden bilmek, öngörmek.

Gıtalmak – azalmak, kıtlaşmak.

Gıynaşmak – kuşku, vesvese, merak.

Guytu – dulda yer, kuytu.

Durukmak – şaşırmak, hayret etmek, tutuluk yapmak.

Feysellenmek – kızmak, hiddetlenmek, sinirlenmek.

Gademhane- abdesthane, hela, ayakyolu.

Büküş – köşe, dönemeç, viraj, büklüm.

Dıbıdahı basmak – koşarak gitmek, kaçmak, gözden yitmek.

Horataya- hafife almak, şakaya boğmak.

Ekelemek – baştan savmak.

Imızganmak – nazlanmak, naza çekilmek.

Kelli – sonra.

Garsamba – kuru kalabalık, işe yaramaz, döküntü.

Imızgan – nazlı.

Hoşamadılık – dalkavukluk, yaranma çabası.

Çakldak – takıntı, peşe düşen.

Ehnezimek – kolaylamak, hafiflemek.

Erinmek – üşenmek, ağırsamak.

Çıvdırık – basit düşünceli.

Harhazın – kışlık yiyecekler

Karınsız – haset, çekemezlik.

Çıngırdaklanmak – yaymak, sır olmaktan çıkarmak.

Ağgın – eğimli, eğilimli.

Sümsük – perişan, dökük, yorgun, yıprak.

Tor at – canlı, genç, atılgan.

Caygın – caymış, vazgeçmiş.

Kudurganlık – aşırı tepkili, isyankar.

Singin – gizlenmiş, sinik, saklanmış.

Tınazlamak – harman yerinde ekin yığınını, dövende kyılmış sap saman yığını.

Yabalamak – harman savurmak.

Pürçek – saçlı sakallı.

Cinlenmek – sinirlenmek.

Allekçi – kaypak, güvenilmez, kalleş.

Ağrınmak – alınmak, incinmek.

Dolukmak – gözlerin yaşarması.

Cayırtı cuyırtu – ağız dalaşı, sözle atışma, boşuna bağırıp çağırarak zaman yitirmek.

Çenesek – geveze, çenesi düşük, boşboğaz, yanaz.

Çangaza – bağıra çağıra çok konuşan, kaba, ölçüsüz davranan.

Cıkla – temiz, karışığı olmayan, saf.

Delme takma söz – eni boyu olmayan, incitici, kırıcı söz.

Zambur zumbur – saçma sapan, düşünmeden söylenen söz.

Faha koymak – aldatmak, oyun oynamak, oyuna getirmek.

Alazlanmak – alevlenmek, öfkelenmek, kabından taşmak.

Cayırtı – gözdağı vermek, korkutmak, kuru sıkı.

Çemrenmek – atılım, girişim öncesi, bir iş için niyetlenmek.

Imızganmak – nazlanmak, ayaksürmek.

Çalı taşlamak – kışkırtmak, teşvik.

Sokum – lokma, kırıntı.

Ali feri – içten pazarlıklı, kötü ereği olan.

Yantiri – el açmak, varsılın gölgesine sığınmak, umsunmak.

Zongurdamak – koşmak, sıçrayıp atılmak.

Hıyarağası – böbürlenen, şişinen, kişiliği zayıf.

Kayış yarmak – kabadayılık taslamak, öğünmek, horozlanmak.

Yınnaşmak – sırnaşmak, sataşmak, tebelleş olmak.

Mıhı kesilmek – yorgun düşmek, ömrü azalmak, günleri sayılı olmak.

Donu düşük anişik – kılıksız, üstü başı dökülen.

…………………………………………………………..