Yazarken Planın Konumu

Zamanında yazı yazmak hakkındaki düşüncelerimi ifade eden bir yazım olmuştu. Bu yazım da o yazımın devamı olarak düşünülebilir.

Son zamanlarda öykü yazarken dikkatimi bir şey çeker oldu. Yazı yazarken plana verilen yerinin çok az olduğunu gördüm. Dikkatimi çeken bu durum Gölge’yi de öykülerimi de yazarken varmış, hep varmış ama ben daha yeni yeni farkına varmışım…                                                                                  

Nasıl ki bir okur, yazarın bir kitabını okudukça öğrenir neler olduğunu… İşte tam da bu hesabın bir farklı hali yazar içinde geçerlidir. Yazar da yazdıkça öğrenir neler olduğunu, hikâyesinin sonu onun içinde kesin değildir. Ne zaman yazmayı bitirdi, o zaman öğrenir hikâyenin sonunu. Ama şunu da söylemeliyim ki yazar elbette önceden yazacaklarını düşünmüş, önceden planlarını yapmıştır. Bu planların bir kısmı uygulanmışken büyük bir kısmı uygulanamamıştır.                                                                                                                                                                   

Plana karakter seçerken, yazacağımız konuyu seçerken işimize yarıyor. Ancak olay devreye girdi mi, düşündüğümüz bir son varsa da yazılmıyor, yazılamıyor. Gerçekten de yazar, yazarken öğreniyor neler olacağını, nasıl devam edeceğini. Eğer ki planın kâğıda döküldüğü bir yer varsa ora kesinlikle giriş bölümüdür.                                                                                                                                 

Konuyu seçerken, konuya göre karakterler oluştururken planlamadan yararlanılır. Tabii buna ne kadar plan denir, emin değilim. Düşüncelerden ibaret oluşan, kalemle kâğıda dökülmeyen, somutlaştırılamayan bir plan diyeyim en iyisi.                                                                                                                           

Karakter ve konu seçiminden sonra öykünün giriş kısmı giriyor devreye. Devreye giriş kısmını yazmak olunca iş biraz daha somutlaşıyor, kâğıda dökülmeye başlıyor.                                                                          

 Öykünün giriş kısmı üç aşağı beş yukarı düşünülerek, planlı olsa da öykü gelişme kısmından sonra ortada plan falan kalmıyor. Önceden düşünülen bir gelişme bir sonuç bölümü olsa da yazılmıyor, yazılamıyor. Öyküyü yazarken daha da iyi bir düşünce geliyor ve önceden düşündüklerin çok basitmiş hissi veriyor. Tabii daha da güzelini bulmak da yazarı mutlu ediyor.                                                                                                                                                                                     

Birkaç sayfalık öykü için durum böyleyken, yüzlerce sayfalardan oluşan roman için daha da büyük değişiklikler oluyor elbette.                                                                                                                                            

Mesela usta yazarların o efsane, unutulmaz eserleri ilk yazma da mı çıkmıştır ortaya? Hiç sanmıyorum. Belki de bambaşka şeyler düşünmüşler, bambaşka ve daha etkili, güzel bir şekilde yazmış olabilirler.

Yazmak bir süreç ve bu süreçte deneme yanılma yöntemi oluyor. Denedikçe de tecrübeler oluşuyor. Bu yazdıklarım benim tecrübelerim, düşüncelerim diyerek yazıma son vereyim…