Cahit Zarifoğlu/İşaret Çocukları

Cahit Zarifoğlu’nun ilk yayımlanan kitabıdır, İşaret Çocukları. Ufak bir üzücü hikâyesi de vardır. Kitap ilk önce yayımlanmış, sonra da yanmıştır…                                                                                                                                                   

 Cahit Zarifoğlu’nun zamanında yayımlanan yazıları, Ketebe tarafından bir araya getirerek oluşturulan ‘Bir Kelime Daha’ adlı eserde de İşaret Çocukları hakkında bir yazısı vardır. Yazının adı Bir Şiir Kitabının Acıklı Güldürüsü’dür, 61 ve 63. sayfalar arasındadır bu yazı. Kitabın hikâyesini Bir Kelime Daha’dan alıntılar yaparak anlatacağım:                                                    

İlk olarak İşaret Çocukları’nın kitap olma hayalini ve basım sürecini ben değil, Cahit Zarifoğlu anlatsın. Kitap çıkarma isteğini ve basım sürecini şu satırlarla anlatır yazarımız:                                                                                                                                                  

1967 yılı idi. Şiirlerim yeni yeni, İstanbul’da, edebiyat dergilerinde yayımlanmıştı. Nihayet yayımlananlar ve yayımlanmayanlarla birlikte bir kitabı dolduracak kadar biriktiler. O zaman her şair gibi bende de bir kitap yayımlama düşüncesi dal budak saldı.                                                                                                          

Yayınevi ve maddi imkân mı, ne gezer.                                                                                                                       

Genç bir şairin şiir kitabına kim talip olur? Bende ve hep öğrenci olan arkadaşlarımda da kitap bastıracak para mevcut değil. Yine de bastırayım istiyorum. Matbaalarla konuştum. Nihayet bir dost vasıtasıyla gittiğim matbaa sahibiyle, yüz yirmi sayfa civarında tutacak kitap için, üç bin adeti için, bin liraya anlaştık. Taksitle ödeyecektim. Ayda iki yüz elli lira. Peşin iki yüz elli lira. O zaman öğrenci bursları da iki yüz elli lira. Zaten bu paraya göre taksit hesaplamıştık.                                                                                                                                                                                    

 Kapak için bir grafikçiye gittim. Şu kadar lira dedi. Gözlerim faltaşı gibi açıldı. Çıkarken “Sen bir tabaka letraset al, bendeki karakterleri de katarım, kapak sana bir tabaka letrasete mal olur, ancak sen de letraseti bana bırakırsın.” dedi. Kapak da böyle halloldu.”                         

 (Bir Kelime Daha/61. sayfa)                                                                                                                                                                                        

Bundan sonrasını ben devam edeceğim.                                                                                                                                                      

Bir şiir yazmak kolay değilken Cahit Zarifoğlu bir kitap olacak kadar şiirler yazmış, maddi imkânsızlıklar içindeyken bir yolunu bulup kitabını bastırmış. Bastırmış, ‘ilk’ kitabını bastırmış…                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                   

Kitap çıkmasına çıkmış ama koyacak yer bulamıyormuş Cahit Zarifoğlu. Bir süre matbaada kalmış kitaplar ama matbaa alıp götürmesini istiyordu. Sonunda aldı kitapları ve bir arkadaşı abisinin yazıhanesini önerdi. Kitaplar o yazıhanede 5-6 ay kaldıktan sonra o arkadaştan haber gelmeye başladı, abisi kitapları istemiyormuş, alsın diyormuş. Ama yazarımız bir türlü alamamış. Alsam nereye koyacağım diye düşünüyormuş. Aradan gene aylar geçmiş ve bir gün yazarımız o arkadaşıyla karşılaşmış ve kitabın başına gelen talihsizliği öğrenmiş.                  

Cahit Zarifoğlu o talihsizliği şu satırlarla anlatır:                                                                                                                                                                                                                                                                                                    

“Arkadaşım, “Ağabeyim senin kitabı maalesef soba tutuşturmak için yakıp duruyormuş.” dedi, hatta belki doğrudan doğruya odun olarak. Nasıl olsa bol miktarda var, sahibi de terk etmiş durumda.                                                                                                                                                                                           

Velhasıl bizim ilk şiir kitabı o kış mütevazı bir büro sahibinin odasını ısıtarak işe yaradı.”                        

 (Bir Kelime Daha/62. sayfa)                                                                                                                                                                                                      

Ne üzücü bir durum, hem manevi olarak hem de maddi olarak emek ver… Sonuç olarak da sobayı tutuşturmak için kullanılsın… Hadi o abi kitaplara değer vermiyor, emanet diye de mi düşünmemiş hiç? Kitabın hikâyesi burada da bitmiyor. Cahit Zarifoğlu bir gün kitabını, bir duvar dibine oturup ikinci el kitap satan sergicide görüyor İşaret Çocukları.                                                                                                                                    

İlk kitabı hiç değer görmüyor. Kitabını ilk önce yanmasına, sonra da sokaklarda satıldığına şahit oluyor. Kitaplarını sokaklarda gördüğü anı şöyle anlatıyor:                                                    

Bir gün Cağaloğlu yokuşundan iniyorum. Bir elçiliğin duvarının dibinde her zaman açık, okunmuş, elden düşme kitaplar satan sergicide baktım bizim İşaret Çocukları yirmi adet kadar. Üzerine beş lira fiyat koymuşuz ama adam iki liradan satıyor. Yine de iyi. Bir tane aldım, kim bilir kimin kitabı gibi karıştırmaya başladım. Fena değil galiba. Bir tane satın aldım.” (Bir Kelime Daha/63. sayfa)                                                                                                       

Günümüzde önemli bir şairimiz olan Cahit Zarifoğlu, ilk şairlik deneyimleriyle yazdığı İşaret Çocukları’n hikâyesi böyle, üzücü… Söyleyecek söz yok, en iyisi yazımı İşaret Çocukları şiirinin bir dörtlüğüyle bitireyim:

Zaman dert getirdi sulara

İçinde eski balıkların yattığı kayalar

Savaşan insanların elinde

İnce yontulup taşındı balta mızrak şekline