Bir Fotograf Sergisi  Açıldı Kadim Medeniyet Beldesinde

Emrullah Güney
 
Hazırlıklara günler, haftalar öncesinde başladık.
Beldenin en iyi sanat fotografçısı Adil Tekin Amca’nın stüdyosunda çalıştık. Güçhan yardım etti.
Seçtiğimiz negatifleri 30x40 cm kartlara bastık. Ak-kara. Nostalji yaşamak,yaşatmaktı dileğimiz.
Neden? Her yer boyalı,renkli resim dolu. Ak-kara: ayrı bir tadı var,dedik.
Sonra al götür resimleri…Bir çerçeve işliğine. Seç uygun olanları, sanatlı…
Her şey para…Cep,cüzdan dolusu para tükettik. Sanat uğruna (!).
Sonra Güzel Sanatlar Galerisi Müdürlüğü’ne başvurup gün aldık. Bir hafta sergilenecek resimler.
Ala ve rana.
Çağrı kartlarını bastırdık Üniversite Matbaası’nda. Dağıttık, dağıttırdık.
Vali,Rektör, yardımcıları, dekanlar, ildeki Bakanlıkların temsilcilikleri…
Bitmedi…Bir pastane ile anlaşıp cocktail vermek gerekiyor.
Araştırdık; dünyanın parası.
Ne yapmalı?
Bir meşrubat deposundan kutu meyve suları: elma, kayısı, vişne, şeftali, portakal…
Mütevazı bir açılış yapalım,dedik. Gücümüz ona yetiyor…
Salon görevlisi müstahdemlerle tanıştım. Gaayet anlayışlı insanlar. Her türlü yardımı yapacaklar.
Açılış saati geldi. Üniversiteden arkadaşlar, fakültelerden, bölümlerden öğretim elemanları,
eşimin okulundan öğretmenler, çocukları…
Rektör Bey de geldi…Kutladı bizi…Güzel bir açış konuşması yaptı, öğdü.
Vali Bey de geldi: kısa bir konuşma yaptı, gülümseyerek, kutladı bizi…
Elinde hep fotoğraf makinası görürdük de, birikimini, böyle bir sergi açacağını düşünemezdik,” diye öğdüler arkadaşlar. İmrendikleri yüzlerinden belli oluyordu. Mutlu olduk söyledikleri güzel sözlerden…
Koliler  dolusu meyve suları vardı, ne oldu?
Ortada müstahdem de yok. Mahcup olmayalım sonra, konuklara…
Sanatsever çocuklar toplanıp gelmiş mahallelerden. Müstahdemler haber vermiş anlaşılan: akraba, eş ve taallükat…Ağızlarında borucuklar (pipet),ardarda emiyorlar ,iştahları yerinde, maşallah. Birini bitirmeden digerini.
Rektör Bey’e bir meyve suyu ikram edelim,” dedim. “Tepsiniz var mı?”
Adam diklendi: “Kalmadı ki,” dedi.
Yahu, daha kimse bir şey içmedi,” dedim. Ters ters baktı.
Masanın altından bir kutu çıkardı, isteksiz. “Bir daha istemeyin, virmem haa!” dedi.
Vali Bey resimlere bakıyor, eşim de açıklamalar yapıyordu.
“ Kaymakam iken bir makine almıştım; pahalı bir aletti. Güya, görev yaptığım kazanın tabii ve tarihi manzaralarını çekecektim. Hevesim kursağımda kaldı. Çektiğim resimler hep yanmıştı.”
Daire müdürleri gülüştüler.
Vali Beye de bir meyve suyu ikram edelim,” dedim.
Müstahdemlerden biri nerdeyse üstüme yürüyecekti.
Bitti yav, bitti.”
Çocuklar hallerinden memnundu. Bir yılda içemeyecekleri kadar meyve suyunu burada yarım saattte içme yarışına girmişlerdi. O anda gözüme çarptı. Bir koli meyve suyu kirli bir naylon torbaya konmuş, akşam gecekonduya götürülmeyi bekliyordu. Anladım, neden erken tükendiğini. Birçok çağrılının boğazı kurumuştu, tek bir damla meyve suyu geçmemişti boğazlarından…
Eşimle birbirimize baktık. İçimiz burkuldu.
Sanatsever çocuklarımız gülüşerek, el kol şakalarıyla meyve sularını tüketmeğe çalışıyorlardı. Kadim medeniyet beldesinde bir sergi böyle açıldı. Halk nostalji yaşasın, bir serginin güzelliklerinden tad alsın diye…
Ertesi gün, salonu ziyaret etmek istedim. Müstahdemler kapıyı tutmuşlardı, beni içeri almak istemediler. “Yahu, bu benim sergim,” deyince istemeye istemeye izin verdiler. Büyük lütuf. Dün, izlenimlerini yazsın sergiyi gezenler diye bir defter-sert kapaklı ajanda- bırakmıştım, masanın üstüne. Sordum,bağırdılar yüzüme : “Bize ne senin defterinden yav !”… Yer değiştirmişti o güzel defter. Olsun, bir işe yarasın, bir çocuk kullansın, okuluna götürsün…
Evet…Bir hafta açık kaldı sergimiz…Belde halkı pek sevdi; gezmeyen kalmadı(!). Fakat, en çok varoş çocukları sevdiler sergimizi, pardon meyve sularını…Tadı damaklarında kaldı resimlerin…
Sanatı ihmal etmemek gerek…
Kültür önemli…Yalnız ekmeğe gereksinimi yok halkın, sergiler de onun gıdalanmasında büyük öneme sahip…
2000-Diyarbakır