HEDİK KAYNATMA GELENEĞİ

Doç. Dr. Faruk GÜÇLÜ

“Evlerinin önü bulgur sokusu

Karşı yerden geliyor yarin kokusu”

Yüzyıllardır devam eden bir gelenek hedik kaynatma. Nevşehir ve kimi Anadolu köylerinde kadınlar harman sonunda, genelde Ağustos sonu ya da eylül ayında şahman buğdayları kaynatarak hedik elde ederler. Pişmiş buğday tüm tane olarak bulgur niteliği taşır. Pişme sonucu şişen ve yumuşayan taneye “hedik” denir.

Şahman Buğday denilen iri taneli özel buğdaydan kaynatılan  hedikten;  yarma bulgur ve düğ  (düğür) gibi kışlık yiyecekler elde edilir.

Anadolu'da hedik, çocukların ilk diş çıkardığı (diş hediği) zamanlarda da yapılıp komşulara dağıtılır ve hedik olarak da tüketilir. İlk kaynatılan hedik çerez olarak da yenilir. Genellikle büyük bir tepsi veya sahan içinde getirilen hedik, toplu olarak yenilir. Üzerine tuz ve kaynamış nohut ilave edilir.

İri ve sert taneli ata tohumu olarak korunan Şahman Buğday çeşidinden protein oranı yüksek buğdaylar elenip suda yıkandıktan ve ayıklama yapıldıktan sonra taneleri sabahın erken saatlerinde kazanlara su ilave edilerek tandırlarda kaynatılır. Buğday yaklaşık1-2 saat kaynatıldıktan sonra yenebilecek duruma gelince  artık “hedik” haline gelmiştir.

Haşlanmış kaynayan buğday süzek, kevgir ve eleklerden süzülerek sudan ayrıştırılır. Daha sonra da güneş gören açık alanlar ve damlarda büyük naylon sergiler kilimler ve çarşaflar üzerine serilerek kurutulur.

Daha iş bitmemiştir. Kurutulan hedikler, özel değirmenlerde öğütüp kabuklarından ayırdıktan sonra, bulgur, düğülcük, ince bulgur, köftelik bulgur gibi ürünler olarak ortaya çıkar.

Hedik olduktan sonra haşlanmış buğdayın seferi devam etmektedir.Bulgur pilavı, düğ çorbası olarak da karşımıza çıkabilir.

Buğdayın tokmaklarla dövüldüğü bulgur soku(taştan oyulmuş özel bulgur dövme aracı) her evde her mahallede olurdu. Artık müzelerde görüyoruz.

Köyden kente yoğun göç ve gelişen teknoloji bu geleneklerin kaybolmasına neden olmaktadır.

Hediğin manilere de yansıdığını görüyoruz.

“Çarşıda hedik kaynana

Dişleri gedik kaynana

Oğlun şeker getirmiş

Sensiz yidik kaynana”