HILF-UL FUDÛL  
(SİVİL TOPLUM KURULUŞU) 
Sulh ve Selamet Ayları (Eşhurül-Hurum-Haram Aylar) Muharrem, Recep, Zilkade ve Zilhicce aylarıdır. Bu aylarda,(Arabistan Yarımadasındainsanlar kendini emniyette hisseder. Sulh ve Selamet ayları denmesinin sebebi de bundandır.Fevkalade önemli olan bu aylar, İslam öncesinde olduğu gibi, İslam’da da önemini korumuştur. Bu aylarda mümkün mertebe savaşılmaz. Buna rağmen tarihin kaydettiğine göre bu anlayış dört defa ihlal edilmiştir. Bu kutsal aylarda yapılan savaşlara Ficar Muharebeleridenir.Bu muharebelerden ikisine delikanlılık çağında Peygamberimiz de katılmıştır. Katıldığı bu savaşlarda amcalarına ok-yay taşımıştır.  
Son ficar savaşından sonra Peygamberimizin amcası Zübeyir, daha önce var olduğu bilinen Hilf-ul Fudûl’ü tekrar canlandırmak istemiştir.Faziletliler, erdemliler topluluğu demek olan bu kuruluş ciddi işler yapmıştır. Zulmün önlenmesi için Peygamberimizin amcası Zübeyir’in başkanlığında, Genç ve yaşlı Mekkelilerden müteşekkil kalabalık bir kitle, zengin ve saygı gösterilen Abdullah bin Cüda’nın evinde tertiplenen merasime katıldılar 
Doğruluk üzere bir araya gelen bu faziletli insanlar, üzerinde mutabık kaldıkları yemin metnini oluşturdular. Buna sadakat göstereceklerine yemin ettiler. Ettikleri yemin metni şöyle:  
 “Vallahi  Bundan böyle Mekke’de yerli olsun, yabancı olsun zulme uğramış hiç kimse bırakmayacağız!   
Zulme meydan vermeyeceğiz!  Mazlumlar zalimlerden haklarını alıncaya kadar mazlumlarla birlikte hareket edeceğiz!  
Bu birliktelik, denizin bir kıl parçasını ıslatacak suları kalmayıncaya, Hira ve Sebir dağı yerlerinden kaldırılıncaya, Kâbe’ye istilam (Hacerul Esved’in elle selamlanması) ibadeti ortadan yok edilinceye kadar bu ahdimizde sebat edeceğiz!"
 Hılf-ulfudûl yemini, Allah Resulü’nün: “Ben ona, İslamiyet devrinde bile çağrılsam, icabet ederdim” Sözleriyle bahsettiği bir kuruluştur. Hatta bu yemin merasime katıldığından dolayı gurur duymakta devam ettiğini, bu şerefi, kızıl tüylü deve sürüsü ile dahi olsa asla değişmeyeceğini ifade etmiştir.(1)  
İslam ve Müslüman her zaman her şartta zulme mani olan, olması gerekendir. Bu anlaşma bunun için güzel bir örnektir. Tarihte çok ciddi vazife gören bu teşkilat (Sivil Toplum Kuruluşu) o zaman ve daha sonraları zulüm ve haksızlığı önleyici ciddi çalışmalar yapmıştır.  
HAYIRLI BİR OLUŞUMUN ARDINDAN 
Gerek bu ve gerekse daha farklı oluşumları dikkate alarak, Nevşehir’de yirmi (20) ayrı cemaat, dernek ve vakfın bir araya gelmesi için, 2005 yılında bir çabanın içine girdim. Kısa süren ön çalışmanın ardından, çağırdığım kuruluşların üçü hariç hepside katıldılar.  
Bize dayatma yapılıyor intibaına kapılmamaları için gündem oluşturmadım. Ve herkesin iştirak edebileceği bir tabela altında (Belediye Hanım Konağı Tesisinde) toplantıyı gerçekleştirdim. Kısa açıklayıcı bilginin ardından platform özelliğini taşıyan bir ortam oluşturdum. Herkes görüşlerini rahat bir şekilde ifade ettiler. Bu konuda bana yardımcı olan Bilal Altunbaş kardeşime teşekkür ederim. Çıkan karar doğrultusunda;  
  1. Toplantıyı her altı ayda bir, üç kuruluş yürütecek,  
  2. Alfabetik sıraya göre her ay bir kuruluşta yemekli olarak toplanılacak ve şehrin meseleleri görüşülerek,  
  3. Yetkililere öneriler götürülecek. Bizlerde o teklifin takipçisi olacaktık.  
  4. Rahmetli Erbakan Hoca’nın deyimiyle; “Hayra motor, şerre fren” olacaktık.  
Uzunca bir müddet bu minval üzere faaliyet gösteren topluluk, son zamanlardaki çalışmalarının seyrini değiştirdi. Mevcudiyetini korumakla beraber, maalesef bir araya geliş maksadından uzaklaştı.  
Üzgünüm ama şu hususu ifade etmeliyim.Teklif ve öneri götürmesi gereken bu gönüllü sivil toplum kuruluşları,  emir almaya, basit menfaatler için boyun eğmeye başladı.Yukarda alınan prensipten kısmen de olsa uzaklaşıldı.  
Ferdi veya kurumsal, dik duruş çok önemlidir. Nokta kadar menfaat için virgül gibi, bükülün memelidir. Kendi konumunu bilmeyenler, başkalarının güdümüne girmeye mahkûmdur 
SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI NE YAPAR?   
Şehrimizde işçi sendikaları çok etkin olmadığından, memur sendikaları daha faaldir. Memur-Sen, Kamu-Sen, Eğitim-Sen olmak üzere üç büyük sendikamız var. Buraya mensup olan, memur arkadaşlarımız ne yapar ne konuşurlar 
*Haklı haksız eleştirilerle  güngeçiriyor 
*Sonu gelmez özlük haklarını mı konuşuyor?  
*Veya okey, satranç oynayarak mı vakit geçiriyorlar 
*Yoksa bunların hepsinin ötesinde, muhatap oldukları insan ve talebelere, kendi kültürümüzü nasıl vermeliyiz?  
*Çocuklarımızagüzel ahlak kazandırıp,onlara iyi terbiye vererek, cemiyete kazandırma mı konuşup tartışıyorlar 
Hakikaten bu sendikalarımız ne yaparlar? Yaptıklarından tatmin oluyorlar mı? 
Diğer taraftan, acaba vakıflarımız; kim ne yer ne içer, nerede nasıl kalır, yakacak odunu kömürü var mı?  
Bu saydığım ve sayamadığım meseleleri mi?  
*Yoksa kurumlarımıza yeni bir üye veya arsa bina vs. kazandırmayı mı konuşuyorlar? 
*Yiyecek bir şey bulamadığı için hırsızlık yapan,  
*Gerekli şefkati göremediği için, kendini olumsuz insanların kucağına atan,  
*Yatacak yer bulamadığı için metruk ve izbe yerlerde yatan,  
*Kötü alışkanlıklara müptela olan insanları düşünüp, onlarla görüşebiliyor, onlar için gayret sarf edebiliyorlar mı?   
Bilindiği gibi sivil toplum kuruluşu olmak, toplumsal sorumluluğu yerine getirmeyi gerektirir. Bu durumda bütün kuruluşlarımız, bunları ve aşağıda yazdığım hususları yerine getirip getirmediğini düşünmelidir.   
Sivil Toplum Kuruluşlarının vazifelerine gelince; 
SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI NELER YAPMALIDIR? 
  1. Doğru olanı tasdik, yanlış olanı tenkit etmek, 
  2. Proje üretip, yapılmasını temine çalışmak, 
  3. İdarecilere tavsiyede bulunmak, onlarla iyi ilişki kurmak, ama emrine girmemek, 
  4. Toplumun sorunlarını tespit edip, çözüm yolları aramak,  
  5. Kötü alışkanlıkları olan, insanlara el uzatmak, onları cemiyete kazandırmak, 
  6. Herhangi bir anlaşmazlık halinde arabuluculuk görevi yapmak, 
  7. Fahri denetim görevi üstlenmek,  
  8. Hükümet ve idarecilerin geçici, Sivil Toplum Kuruluşlarının kalıcı olduğunu unutmamak vs  
   Bu prensiplerden yoksun kuruluşlar, etkin olmaktan ziyade edilgen olur.  
“Hayra vesile olan, o hayrı işlemiş gibidir”diyen bir Peygamberin ümmetiyiz. O zaman hayır işlemeye devam etmeliyiz 
Hayırlı organizelerde bulunmak ümidiyle,  
--------------------------------0----------------------------------------  
 1-Prof. Dr. Muhammet Hamidullah, İslam Peygamberi, c.1 s.55-59