MODERNLEŞME VE KÖY YAŞAMI

Doç. Dr. Faruk GÜÇLÜ

Teknoloji çağı “modernleşme” olarak tanımlanan yeni bir dünya düzeni getirdi. Eskiden dört gözle beklenen “ucu yanık” mektuplar unutuldu. Postacılık neredeyse bir meslek olmaktan çıkmak üzere yerini kargo şirketleri aldı. İnsanlar küçük bir akıllı cep telefonu ile tüm işleri görmeye başladı..Teknoloji hiç kuşku yok ki yaşamın zorluklarını yendi insanlara daha rahat yaşam ortamı sağladı. Fakat teknolojinin olumsuz bir çok etkileri de oluştu. Kalabalıklar içinde sanal ortamda yalnız yaşayan insanlar. Tarihe karışacak hale doğru giden akrabalık duyguları, dost, akraba, komşu dayanışması. Köy imeceleri unutuldu neredeyse. Daha acısı yok olmaya doğru giden kimi insani duygular.

Çocukluğum Nevşehir’in bir merkez köyünde geçti. Askerliğini sağlıkçı olarak yapanlara köyde “sıhhıya” denilir ve köyün iğne vurma işini onlar yapardı..Leyhi meccane yani parasız.. Kırık çıkık işlerini Kahya Mehmet amca yapardı. Neredeyse şimdiki ortopedistler kadar etkiliydi tedavisi. Çocuk doğumlarında köylerde ebe yoktu o işi “Elif Garı” ve “Kezzi Nene” diye bilinen iki köylü kadın üstlenmişti. Boğazı ağrıyanlar(ona boğaz düşmesi derlerdi) Ali Osman Amcaya(Çevik) giderler, O da parmağını boğaza sokar üst damağı hafif yukarı kaldırır ve boğaz ağrısı geçerdi.

Köyde tıraş makinası olan birkaç kişi vardı. Berberlik işinin onlar yapardı. Benim saç traşlarını ortaokula kadar hep dayımın yaptığını hatırlarım. Köyün demircisi dedem idi. Ona köylüler “çin çat” diye lakap takmışlardı. Köylüler arasında hep ciddi bir dayanışma ve yardımlaşma vardı. Genelde para konuşulmazdı. Berberler ve demirci işleri dışında para alanda olmazdı.

Köyde bakkal genelde bir iki taneydi. Buğday, yumurta, çorap eskisi(yün), hurda demir verir sanayi ürünleri alırdık..Çok değil daha kırk yıl öncesine kadar böyleydi. Arada sırada yükünü eşekle taşıyan “çerçi” diye bilinen seyyar satıcılarda gelirdi. Para girdi mertlik ve dostluk bozuldu. Hiç paran olmasa da bakkaldan sonra borcunu ödemek şartıyla sanayi ürünü alabilirdin. Çek, senet bilinmezdi.

Köyün belli başlı taş ustaları vardı dayım Mustafa Göktaş, Musa Koca, Sadık Soylu aklımda kalan ustalar idi. Bunlar bir mimar gibi binayı planlar taşları yontar ve toprağı çamur haline getirerek binaları yaparlardı. Taş odalar kışın sıcak, yazın serin tutan sağlam yapılardı.

Köyün kıdemli bekçisi Nihat amca vardı köyün tüm sorunlarına koşardı rahmetlik oldu. İnsanlar genelde birbirine iyilik etmeye çalışırlar ve zarar vermekten kaçınırlardı.

Bilinen en ciddi hırsızlık tavuk çalma, üzüm çalma , tarladan karpuz çalma şeklinde olurdu. Sünnetçiler Ortaköy’e bağlı Kümbet Köyü’nden gelirdi.

Kuşkusuz teknolojinin iyi yanları çok fazla, insan yaşamını kolaylaştırıyor. İnsanlara bilgiye ve belgeye daha kolay ulaşıyor.

Ama şu insanlığımızdan taviz vermesek eski gelenek ve göreneklerimizi unutmasak olmaz mı?