Kitap Armağan Etmek

Kent merkezine gideceğim. Evden çıktım,elimde çanta, çantamda birkaç kitap…
Durakta otobüs bekliyorum.
Gençler,ergenler…Yaşlı yok (benden başka).
Elinde akıllı cep telefonu olmayan da yok (benden başka).
Sohbet, söyleşi, yarenlik…O da neymiş! Yok artık…Bitmiş…
Kimse birbirinin yüzüne bakmıyor, herkes telefonuyla uğraşıyor. Parmaklar devinimde…İzliyorum, zaman zaman gülümsüyorlar, zaman zaman kaşlar çatılıyor…En heveslisi de genç kızlar…
Otobüse bindim. Oturacak boş yer var; oturdum.
İnsanlar uykulu…Anlaşılan, gece geç vakitlere değin tv dizileri izleniyor. Otobüste de konuşan, görüşen yok. Tedirgin parmaklar işbaşında…
Bir sonraki durakta bir genç bindi otobüse. Belli, üniversite öğrencisi. Elinde bir kitap: Büyük bir bankanın yayımladığı nitelikli bir roman. Göz gezdirdi; oturacak boş yer yok. Ayakta dineldi, kitabının bir sayfasını açtı,okumağa başladı.
Yanımdakiler, yöremdekiler huylandılar gençten; tedirgin oldular.
Kitap okumak ne demek! Kaldı mı böyleleri! Ha kitap okuyan bir genç, ha canlı bomba…
İzliyorum genci. Gerçekten okuyor. Çevresine bakmıyor, duraklarda inenlere, binenlere aldırmıyor. Sanki okuduğu kitaptan sınava girecek bir saat sonra…Ciddiyetle okuyor…İnenlerin yerine bakıyor, fakat ayakta kalmış bir yaşlı davranıyor önce, o yine oturamıyor. Boş koltuk yok…
Kent merkezine bir durak kaldı.
İnmeğe davranıyorum. Çantamdan çeviri kitabımız Thelma-Norveçli Gelin’i çıkarıyorum. Delikanlıya uzatıyorum.
“ Seni kutlarım, aferin! Okuma sevgisi var. Bu benim sana armağanım,” diyorum , şaşırıyor, kızarıyor, bir şey diyemiyor. Durakta otobüsten iniyorum. Görüp görmediğini bilmiyorum, el sallıyorum…Otobüs Üniversite’ye doğru geçip gidiyor…
İçimde bir rahatlama…
Ama yine de gönlüm buruk…Neden kimse okumuyor !
Otobüste belki elli insan var, okuyan yalnız o delikanlı…